“Gömleği arkadan yırtılmışsa” (2)
Mekkî surelerle ilgili yaptığımız vatandaş okumamızın otuz dördüncüsü ve İbn Abbas-Kurayb rivayet zincirine göre ellinci sure olan “Yusuf” suresi anlatımı devam etmektedir.
Yusuf zindan arkadaşlarına sorar: “Ayrı ayrı bir sürü tanrılar mı daha iyi, yoksa hiç karşı konulamaz tek Allah mı?” Yusuf açıklamalarda bulunur ve Allah’tan başka tapılanların, onların ve babalarının koyduğu adlardan başka bir şey olmadıklarını, Allah’ın “onlarla ilgili güçlü bir belge” indirmediğini, hükmün Allah’a ait olduğunu ve başkasına değil yalnız kendisine tapılmasını emrettiğini, dosdoğru dinin bu olduğunu ancak insanların çoğunun bilmediğini söyler.
Yusuf, zindan arkadaşlarının rüyalarını da yorumlar; biri efendisine şarap sunacak, diğeri de asılacak ve “kuşlar başından yiyecektir.” Sordukları iş kesinleşmiştir.
Yusuf kurtulacağını sandığı kişiden, efendisinin yanına gidince onu anmasını ister; ancak “şeytan, efendisine hatırlatmayı ona” unutturur. Yusuf bu yüzden birkaç yıl daha hapiste kalır.
Şu sorumuzu yineleyelim: Şeytan kavramı, insanın sorumluluktan kaçması için mi vardır?
Rüyasında, “yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak” gördüğünü söyleyen hükümdar/melik, ileri gelenlerden, eğer rüya yorumlayabiliyorlarsa, rüyasını yorumlamalarını ister. İleri gelenler ise “rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz,” derler. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı nice zaman sonra Yusuf’un sözlerini hatırlar; “ben onun yorumunu size bildireceğim, yeter ki beni gönderin,” diyerek Yusuf’un yanına gider, rüyayı anlatır ve yorumunu ister. İnsanlara doğru cevap ile dönmeyi, onların da onun kadrini bilmelerini ummaktadır.
Yusuf rüyayı yorumlar: “Yedi sene devamlı ekin ekersiniz. Biçtiğiniz ekinin yediğinizden arta kalanını başağında bırakın. Bundan sonra, yedi kurak yıl gelir, daha önce biriktirdiğinizi yer, yalnız bir miktar saklarsınız. Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsulleri) sıkıp faydalanacak.”
Hükümdar, Yusuf’un getirilmesi için haberci gönderir ancak Yusuf haberciye; efendisine geri dönmesini ve şunu sormasını ister: “O ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim, onların oyunlarını çok iyi bilir.” Hükümdar kadınlara; “derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf’un nefsinden murat almaya kalktınız,” diye sorar. Kadınlar, Yusuf’un hakkında hiçbir fenalık bilmediklerini söyleyince Aziz’in karısı konuşur: “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ona kur yapan bendim/onun nefsinden ben murat almak istedim. Doğrusu, o dürüst kimselerdendir.” Yusuf şöyle der: “İşte bu şunun içindir: Bilsin ki, ben ona arkasından hainlik etmedim. Gerçekten Allah hainlerin hilesini başarıya ulaştırmaz. Ben kendimi temize çıkarmam. Doğrusu, Rabbimin esirgemesi dışında, nefis kötülüğü emreder. Doğrusu, Rabbim bağışlayandır, acıyandır.”
Yusuf’un getirilmesini emreden ve onu “kendime özel kılayım,” diyen hükümdar, Yusuf’la konuşunca “doğrusu, bugün yanımızda senin sağlam ve güvenilir bir yerin vardır,” der. Bunun üzerine Yusuf, ülkenin hazinelerine gözcü yapılmasını ister, bilgin ve koruyucu olduğunu söyler. Yusuf’un isteğinin neden kabul gördüğü Tevrat’ta (Yaratılış, 41: 14-41) uzunca verilir. Özetleyelim.
Firavun’un emri üzerine Yusuf zindandan çıkarılır ve huzura getirilir. Firavun, Yusuf’a bir düş gördüğünü, kimsenin yorumlayamadığını ancak onun her duyduğu düşü yorumlayabildiğini işittiğini söyler. Yusuf’un; “Firavuna en uygun yorumu Tanrı yapacaktır,” demesi üzerine Firavun, Yusuf’a rüyasını anlatmaya başlar:
Düşünde bir ırmak kıyısındadır. Irmaktan semiz ve güzel yedi inek çıkar; sazlar arasında otlarlar. “Sonra arık, çirkin, cılız yedi inek daha” çıkar. Firavun, Mısır’da onlar kadar çirkin inek görmemiştir. “Cılız ve çirkin inekler ilk çıkan yedi semiz ineği” yer; ancak kötü görünüşleri değişmez, sanki bir şey yememişlerdir. Ardından Firavun diğer bir düşünü anlatmaya başlar. O düşünde de “bir sapta dolgun ve güzel yedi başak” bittiğini, “sonra solgun, cılız, doğu rüzgârının kavurduğu yedi başak daha” bittiğini, cılız başakların yedi güzel başağı yuttuğunu görmüştür. Firavun bunları büyücülere anlatmış ancak hiçbiri yorumlayamamıştır.
Yusuf rüyaları yorumladıktan sonra şöyle der: “Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı, Tanrı’nın kesin kararını verdiğini ve en kısa zamanda uygulayacağını gösteriyor. Şimdi firavunun akıllı, bilgili bir adam bulup onu Mısır’ın başına getirmesi gerekir. Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bunlar yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı. Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini toplasınlar, firavunun yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar. Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı boyunca Mısır’da ihtiyat olarak kullanılacak, ülke kıtlıktan kırılmayacak. Bu öneri firavunla görevlilerine iyi göründü. Firavun görevlilerine, “Bu adam gibi Tanrı Ruhu’na sahip birini bulabilir miyiz?” diye sordu. Sonra Yusuf’a, “Madem Tanrı bütün bunları sana açıkladı, senden daha akıllısı, bilgilisi yoktur. Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan başka senden üstünlüğüm olmayacak. Seni bütün Mısır’a yönetici atıyorum.”
Kur’an’dan devam edelim… Biz, “Yusuf’a o ülkede yerleşme imkânı” sağlamıştır; “neresinde isterse orada makam tutturmaktadır.” Biz, iyi davrananların ödülünü zayi etmez. Şöyle denir:
“İman edip takva yolunu tutanlar için elbette ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.”
Bir gün Yusuf’un kardeşleri çıkagelir ve onun yanına girerler; o onları görür görmez tanır ancak onlar Yusuf’u tanıyamamıştır. Onların yüklerini hazırlatan Yusuf, “babanız bir olan kardeşinizi bana getirin,” der ve ekler: “Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım.” Yusuf kardeşlerini, “eğer, onu bana getirmezseniz, bundan sonra benden bir ölçek (kile) bile alamazsınız ve yanıma da yaklaşmayın,” diyerek tehdit eder. Onlar da onu babasından almaya çalışacaklarını belirtirler.
Yusuf adamlarına onların sermayelerini yüklerinin içine koymalarını söyler ve “ailelerine dönünce belki farkına varırlar da, umulur ki tekrar gelirler,” der. Bir daha yiyecek almalarının yasaklandığını babalarına söyleyen kardeşler durumu açıklarlar: “Bu kere kardeşimizi de bizimle gönder ki, ölçek alabilelim. Biz onu kesinlikle koruyacağız.” Babaları endişesini dile getirir: “Ben onu size nasıl emanet ederim? Ya bundan önce kardeşini emanet ettiğimde olan gibi olursa!” Yüklerini açtıklarında “sermayelerinin kendilerine geri verildiğini” gören kardeşler şöyle derler: “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayelerimiz de bize iade edilmiş. Bununla yine ailemize zahire alır getiririz, kardeşimizi de koruruz, üstelik bir yük/bir deve yükü daha fazla zahire alırız. Zaten bu aldığımız pek az bir zahiredir.” Babaları da kardeşlerin, çaresiz kalmadıkça onu mutlaka getireceklerine dair Allah’tan yemin vermelerini ister, yoksa “onu, kesinlikle sizinle göndermem,” der. Onlar da ant içerek babalarına söz verirler. “Söylediklerinize Allah vekildir,” diyen babaları, oğullarına şehre ayrı ayrı kapılardan girmelerini öğütler; ancak ne yapsa Allah’ın takdirini engelleyemeyeceğini de belirtir.
Kardeşler şehre, babalarının emrettiği gibi girerler ve şöyle denilir: “Aslında bu, Allah katında onlara bir yarar sağlamazdı. Bu sadece Yakub’un içinden geçirdiği bir isteğin yerine getirilmesi oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”
Yusuf’un yanına girdiklerinde Yusuf, kardeşini bağrına basar ve ona kardeşi olduğunu, onların yapmış olduklarından artık tedirgin olmaması gerektiğini söyler. Onlar hazırlanırken “su kabını kardeşinin yüküne yerleştirir.” Sonra bir tellal bağırır: “Hey kervan! Siz hırsızsınız, hırsız!” Kardeşler sorar: “Ne yitirdiniz?” “Hükümdarın su kabını arıyoruz, onu getirene bir deve yükü ödül/bir yük zahire var” yanıtı üzerine kardeşler şöyle der: “Allah’a yemin ederiz ki, muhakkak siz de anlamışsınızdır ya, biz buraya fesat çıkarmak için gelmedik. Biz hırsız da değiliz.” Kardeşler, yalan söylenmesi durumunda da cezayı açıklarlar: “Kimin yükünde çıkarsa, o kendisi onun cezasıdır/cezasını o çeker.” Bunun üzerine Yusuf, “kardeşinin yükünden önce ötekilerin yüklerini aramaya başlar. Sonra su kabını kardeşinin yükünün içinden çıkarır.”
Yusuf suresi anlatımı devam edecektir.
Canan Murtezaoğlu