Vatandaş Okuması

Bilgi ile büyüyelim, akıl ile yükselelim, beynimizi özgür kılalım!

Arşiv

Şamar oğlanı olmamak


I. Dünya Savaşı’nın getirdiği ağır, acımasız ve insanlık dışı yıkım sonrasında, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusu gündeme gelir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, “İnsan Hakları Bildirisi” ni hazırlar. Genel Kurul’un, Paris’te yapılan oturumunda “Bildiri” kabul edilir. Tarih, 10 Aralık 1948… Sonrasında 10 Aralık gününü içine alan hafta “İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası” olarak kutlanmaya başlar. 24 Ekim 1945’te, ABD ve İngiltere ile birlikte yani aynı günde BM’ye üye olmuş olan Türkiye “Bildiri” yi imzalayan ülkeler arasındadır. Bir yıl sonra da 2 Aralık, “Köleliğin Kaldırılması Günü” olarak ilan edilecektir. (1949)

Biraz geriye gidelim… Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dadır ve kulaklarından rahatsız olduğu günlerdedir ancak Anadolu’ya geçen kumandanlarla yakından ilgilenmektedir. Öğütleri arasında; “Etrafına emniyet ver. Halk ile yakından temas et!” cümleleri vardır. Bazıları da Anadolu’ya gitmeyi macera olarak görmekte; “… İngilizlere itimat verebilsek yahut Fransızları kazanabilsek veya İtalyanlarla iyi geçinme yollarını arasak gibi” ümitler beslemektedir.

Bu arada “sefaretlerden birinin papazı” Vahdettin’le görüşmüş ve kendisine teminat vermiştir. Saray’daki “ferahlık” (!) da etrafa sirayet etmiştir. İstanbul her gün başka başka söylentilerle çalkalanmaktadır. Bu sefaretlerden birinin papazı olan rahip Frew, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek ister. Fransızca yapılan görüşmede Rahip, “İttihat ve Terakki’nin cinayetlerini evvela tastik etmelisiniz.” der. Mustafa Kemal Paşa, “Ben İttihat ve Terakki’nin mümessili değilim.” dese de Rahip nutuk atmayı sürdürür. Canı sıkılan Mustafa Kemal Paşa belli etmez ancak “Bunları söylemek için mi bu mülakatı aradınız?” der ve ilave eder: “Cemiyet, hiçbir zaman sizin bu tezyiflerinize (değersiz göstermeye çalışmak) hak verecek bir mahiyet almamıştır… Çok kusurları ve yanlışları olabilir. Ama vatanperverliği münakaşaların üstündedir.”

Rahip Frew, Mustafa Kemal Paşa Ankara’dayken yine görüşme isteyecektir.

Ne cevap verdiğimi tahmin edersiniz.” diyen Atatürk’ün, Falih Rıfkı Atay’a bu konuda verdiği cevabı ve bugünün “insan hakları” savunucularına ve topluma hangi cümlelerle yol gösterdiğini okuyalım: “Ecnebilerle bu temaslar, beni tanıdıklarımdan birçoğunun düşüncelerinden uzaklaştırmaya yardım etti. Benim kanaatim o idi ki ve daima o oldu ki, dünyada insan diye yaşamak isteyenler, insan olmak vasıflarını ve kudretini kendilerinde görmelidirler. Bu uğurda her türlü fedakârlığa razı olmalıdırlar. Yoksa hiçbir medeni millet, onları kendi sırasında ve safında görmek istemez.”*

Bir vatandaş okuması yaparsak, dahi lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği şudur: Kendinize, ailenize, milletinize, yurdunuza sahip çıkın ve asla “şamar oğlanı” olmayın! Bilindiği gibi, şamar oğlanı, hem Doğu hem Batı monarşilerinde şehzadelerin yerine dayak atılan erkek çocuğudur. Bu uygulamada, şehzadeye yakın yaşta ve düşük sosyal sınıfa mensup bir erkek çocuğu, şehzadenin hataları nedeniyle dövülür.
***
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 73 yıl önce kabul edildi ancak dünyadaki insan hakları ihlallerinin önüne hâlâ geçilemiyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ nin birinci maddesi her ne kadar “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar…” dese de ne köleliğin ne işkencenin ne de ilticanın önüne geçilebiliyor. “Walk Free adlı bir vakfın küresel kölelik endeksine göre bütün dünyada 40 milyon insan modern kölelik yapıyor. Zorla çalıştırılma, fuhuşa zorlanma ve borçlandırarak köleleştirme bu başlık altında toplanıyor.”**(basın)

“OKU!” adlı el kitabımızda biz de şöyle yazmıştık: “Doğru ve saygın insan tanımında yer alan; “özgürleştirmede severek veren” (Bakara/Düve,177) ifadesiyle bir kölenin özgürleştirilmesine gönderme yapılır. Bugün ise borçlanma sistemlerinin yarattığı modern kölelerin, özgürlükleri için yollara düşenlerin ve açlık-yoksulluk sınırındaki milyarların zorlu ve kahırlı yaşam mücadeleleri sürmektedir. Demek ki, “sarp yokuş” henüz aşılamamıştır. Oysaki çare vardır; insana saygı duymak ve adaletle paylaşmak…” (s.21)
***
İnsan hakları bağlamında, hakkı teslim etmek adına, kadınlarımızın “seçme ve seçilme” hakkı ile ilgili bir uyarıda bulunan değerli tarihçi Cengiz Özakıncı’nın, “5 Aralık 1934” le ilgili yaptığı çarpıcı açıklamaya da yer vermek istedik. Şöyle dedi Özakıncı:

“5 Aralık, on yıl kadar süre var ki, kimi STK’lar tarafından ve kimi belediyeler tarafından 2011 yılına kadar Türk Kadın Hakları Devrimi -adı Türk Kadın Hakları Devrimi olan bu devrim- Türk adı silinerek, Türk adı atılarak Dünya Kadın Hakları Günü olarak kutlanıyor. Türkün devrim yapabileceğine inanmıyorlar mı? Dünya falan falan günü UNESCO tarafından tespit edilir, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tespit edilir. Böyle UNESCO ve BM tarafından “dünya kadın hakları” ilan edilmemiş bir günü sadece Türkiye’de sadece birtakım STK’lar -artık hangisi dış bağlantılı hangisi iç bağlantılı oturup araştırmadık  ama- ısrarla 10 yıldır Türk adını çıkartarak dünya kadın hakları günü olarak kutlamaktadırlar… Hatta partiler de bu şekilde mesajlar yayınlıyorlar. Uyarıyoruz… Bakalım bu uyarımız önümüzdeki günlerde bir şeye yarayacak mı?”***

Bizler, her uyarının süreç içinde mutlaka işe yarayacağına, umudu diri tutacağına inananlarız; yeni seçilmiş olan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’ın Anıtkabir’i ziyaretinde, ziyaret defterine yazdığı şu cümlelerde olduğu gibi: “Umutsuz durumların değil umutsuz insanların olduğunu, senin hiçbir zaman umudunu yitirmediğini iyi biliyoruz…”

“İnsanın hakkı” konusunu, Atatürk’ün insanlığa miras bıraktığı şu sözlerle bir kez daha vurgulayalım:

“Bir toplulukta değer ve kuvvet, onu kuran bireylerin kendilerini değer ve kuvvet saymalarındadır. Ancak bu gibi bireylerden kurulmuş olan toplumlardır ki, bütün olarak değer ve kıymet manzarası gösterebilirler.”

İşte yöneten ve yönetilen adına üstünde durulması gereken temel mesele budur…

Canan Murtezaoğlu

 

Dinlemek için tıklayın

 

Yararlanılan Kaynaklar:
*Falih Rıfkı Atay; Atatürk’ün Bana Anlattıkları Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin, Pozitif, s. 104-106
**https://www.dw.com/tr/d%C3%BCnyan%C4%B1n-70-y%C4%B1ll%C4%B1k-insan-haklar%C4%B1-karnesi/a-46634926
***https://www.youtube.com/watch?v=udNxvomooeM – 11.12.2021


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir