Vatandaş Okuması

Bilgi ile büyüyelim, akıl ile yükselelim, beynimizi özgür kılalım!

Kalem Kardeşliği

Hücrelerimizin sesini dinleyelim!


Canlılığın en küçük yapıtaşı olan hücreler hakkında bilgi sahibi olmak, tüm canlı metabolizma hakkında bilgi sahibi olmakla özdeştir. Bu nedenle, yapılan araştırmaların önemli bir kısmı hücre ve hücre metabolizması üzerinedir. Kanser gibi önemli hastalıkların tedavi sürecini ve yöntemlerini etkileyen en göz önünde tutulması gereken etkenlerden biri de hastalığın erken teşhisidir. Bu nedenle yapılan araştırmaların en büyük kısmı bu hastalıkların erken teşhisi üzerinedir. Manchester Üniversitesi’nden bir kısım araştırmacı, hücrelerin infrared (kızıl ötesi) lambayla ısıtıldığında kendine özgü bir ses ürettiklerini bulmuşlardır.

İnfrared ışığa maruz kaldıklarında hücrelerin çığlığa benzer ses çıkardıklarını keşfettikten sonra kanser hastalığının tanısı yapılabilmektedir. Bu bilgilerden hareketle doktorlar, doku örnekleri alınarak yapılan ızdırap verici cerrahi müdahale olmadan, hastalıklı hücreleri tarafından çıkarılan ses yardımıyla bu hücreleri tespit etmektedirler [1].

Örneğin, prostat kanserini tespit etmek oldukça zor olabilmektedir. Hatta cerrahî müdahaleler veya kan testleri de kesin sonuç verememektedir. İnfrared lambayla ısıtıldıklarında hasta hücrelerin çıkardıkları ses sağlıklı hücrelerin çıkardıkları seslerden oldukça farklıdırlar. Bir benzetme yapmak gerekirse bir orkestrada ayarı bozuk bir tubanın çıkardığı ses gibidir [1].

İnfrared ışınları doğanın sihirli ışıkları olarak bilinmektedir. NASA’nın verdiği bilgilere göre uzak infrared ışınları vücut için en güvenli, en iyileştirici, faydalı doğal ışık kaynaklarıdır. Bu ışınlar kan akışını ve devri daimini artırmakta, çevresindeki sağlıklı hücrelere zarar vermeden hastalıklı hücreleri tahrip edebilmekte, ortamın asit dengesini azaltarak ayarlamakta, derin gevşeme, uyku hali sağlamakta ve vücuttaki toksinleri temizlemektedir [2]. İnfrared bölgenin elektromanyetik spektrumundaki yeri [3,4] numaralı kaynaklarda verilmektedir.

                                                                     Kanser  hücresi     Bağışıklık sistemi tarafından saldırılan kanser hücresi

Kanser hücreleri ile sağlıklı hücreler birbirlerinden farklıdırlar. Normal hücreler ebeveyn hücreler ölmeden önce belli bir hücre bölünme sayısıyla tayin edilen, sınırlı bir ömre sahiptirler. Kanser hücrelerin belirli bir ömürleri yoktur, ölümsüzdür denilebilir. Sağlıklı hücreler, hücre zarında birçok hücre alıcısına sahiptir. Bu alıcılar hormon gibi biyokimyasal değişimlere cevap verecek şekilde hücre fonksiyonunu değiştirir. Kanser hücreleri birkaç alıcıya sahiptir ve normalde mutant (değişime uğramış) hücrelerin büyümesini engelleyen hücre sinyallerine cevapsız kalırlar. Normal hücreler, yavaş büyürler ve çevre dokulara enzim bırakırlar. Kanser hücreler çabuk büyürler ve sağlıklı dokulara saldırırlar [5].

                                                                                 Işın tüpü 

Missouri-Columbia Üniversitesi’nden araştırmacılar deri kanseri hücrelerinin kan yoluyla ilerlemesinin sesini dinleyerek hastalığın nasıl yayıldığını tespit edebilmektedirler. Çünkü hastalık diğer organlara yayılmadan önce kan örneğinde en az 10 kanser hücresi ile saptanabilmektedir. Fotoakustik deteksiyon olarak adlandırılan bu teknik, lazer tekniğiyle ultrases tekniğinin birleşimi bir tekniktir. Lazer, hücreleri titreştirmekte ve meydana gelen habis tümör hücrelerinin sesi de daha sonra tespit edilebilmektedir. Kanser hücrelerinde bulunan melanin (renk pigmentleridir, diğer insan hücreleri melanin gibi aynı renk pigmentler içermezler) tarafından oluşturulan ses dalgaları, insan kulağı tarafından duyulamayan yüksek frekanslı ses dalgalarıdır. Bu teknikle hasta hücreler yarım saatlik bir süreçle tespit edilebilmektedir. Melanin içeren ve kanserin tek bir tipi olan habis tümör hücreleri ışığın tüm dalga boylarını kuvvetlice absorblamakta ve ultrases yaymaktadırlar. Bu sayede diğer hücrelerden kolayca ayrılmaktadırlar. Bunun yanı sıra, yapay maddelerde ışık absorbalayıcı ve ses üreticisi olarak da kullanılabilmektedirler. Örneğin milimetrenin birkaç milyonda biri olan altın parçacıkları protein kullanılarak hücrelere iliştirilebilir ve hücre duvarlarına özel bir alıcı olarak bağlanabilir. Bu sayede kendi fotoakustik işaretiyle altın parçacıkları yardımıyla kanser hücrelerinin varlığı tespit edilebilir  [6]. California Üniversitesi’ndeki araştırmacılar ekmek mayası hücreleri üzerine araştırmalar yapmış ve hücre duvarlarının saniyede 1000 kez titreştiğini bulmuşlardır. Maya hücrelerinin ölüm esnasında ise ıslığa benzer bir ses çıkardığı ve bu sesinde alıcısı bozuk bir televizyon sesine benzediği tespit edilmiştir [7,8].

Sıcaklığa çok duyarlı olan canlı metabolizması nedeniyle ani ısıtma ve soğutma sonucu oluşan bu sesler, çevrelerindeki hava moleküllerinde titreşim oluşturmaktadır. Kanser ve normal hücrelerin farklı olarak çıkardıkları bu sesler, aynı anda tüm enstrümanlarını çalan iki çok büyük orkestrayı dinlemeye benzemektedir [7,8] .

Hücresel boyutlara kadar yaşayan tüm organizmalar elektriksel devinimlerden dolayı belli seviyelerde ölçülebilir frekanslara (Frekans veya titreşim sayısın bir olayın birim zamanda (genellikle 1 saniye)  içinde kaç defa tekrarlandığının bir ölçüsüdür.)  sahiptir. Sağlıklı insanla hasta insan arasında ise frekans olarak farklılıklar gözlemlenebilir. Bilim adamlarının yaptıkları araştırmalara göre her hastalık belli bir aralıkta olmak üzere farklı frekanslara sahiptir. Bu nedenle bu frekans farklılıkları yeni bir hastalık teşhis yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylece hücre boyutundaki frekansların tespiti yönündeki çalışmalarda hız kazanmıştır. Ayrıca hücrelerin dışarıdan gelen ışıksal uyarılara ve ses frekanslarına da tepki verdikleri bilinmektedir. Yapılan araştırmalardan elde edilen en büyük sonuç ise hasta hücreler, çok hassas frekans aralığına son derece duyarlı iken sağlıklı hücrelerin bu frekanslardan etkilenmemiş olmasıdır. Sağlıklı insanın yayınladığı frekans ortalama 62-78 Hz civarındadır. Daha üst beden 70-78 Hz’e tekabül ederken, daha alt kısım 62-70 Hz civarındadır. Hücresel boyutlarda ise 62-72 MHz (106 Hz) civarında olan frekans aralığı soğuk algınlığı, grip gibi durumlarda 58 MHz’e kadar düşmektedir. Kanser gibi hastalıklarda ise bu frekans aralığı 42 MHz gibi daha düşük seviyelere inmektedir [9,10]. Baş ağrısı gibi çeşitli ağrılara dayanılabilecek frekans aralığı aşağıda verilmektedir [11]. Tüm vücudun temel rezonans frekansının ise iki değişik yönteme göre 5 ile 10 Hz arasında değiştiği saptanmıştır [12]. Bilindiği üzere rezonans değeri, tüm vücut için eşik bir değerdir ve bu civarlarda bir titreşime maruz kalındığında beyin potansiyelleri uyarılmakta, merkezi sinir sisteminde değişiklikler oluşmaktadır [13].

İnsanın dayanabileceği ağrı eşik frekansları

İnsan vücudunun yayınladığı frekansların varlığı eskilerden beri bilinmektedir. Bu bilgilerden hareketle 1920’lerin sonunda Dr. Royal Raymond Rife bir frekans jeneratörü geliştirmiştir. Bin kadar iyileşemez denilen kanser hastasını bu cihaz yardımıyla iyileştirmeyi başarmıştır.

                                                                         Rife’ın frekans cihazı  

Rife çalışmalarından dolayı ondan fazla ödül ve fahri doktorayla onurlandırılmıştır. Fakat ilaç şirketlerinin Rife’ın araştırmalarını ve geliştirdiği cihazı alma yönünde gösterdikleri başarısız teşebbüsler sonucu, tüm çalışmaları çalındı ve cihaz da tahrip edildi. Rife her hastalıklı hücrenin belirli bir frekansa sahip olduğu bilgisinden hareketle özel bir frekans yardımıyla vücudun iyileştirilebileceğini biliyordu. Bu özel frekans yardımıyla, bağışıklık sistemi hastalığın semptomlarını engelleyebiliyordu.

                                                Çeşitli hastalıklar için kullanılan tedavi edici frekans değerleri

Tüm bu bilgilere rağmen, unutulmaması gereken diğer etmenler ise bağışıklık sisteminin stres ve duygusal dalgalanmalardan etkilenmesidir [10,14].

Prof. Dr. Özden Aslan Çataltepe

 

Dinlemek için tıklayın

 

 

Kaynaklar:
[1]http://www.telegraph.co.uk/news/main.jhtml%3Bjsessionid%3DZCURBJ1YZXNEFQFIQMGSFFWAVCBQWIV0?xml=/news/2008/02/03/ncancer103.xml
[2] .http://www.tarahealingsanctuary.com/BioMat.html
[3]http://www.kavramsitesi.org/admin/uploads/%7B0CB0D6BB-27EA-4543-8573-80C622B0B4F1%7D.doc
[4]http://www.kavramsitesi.org/admin/uploads/%7BB1561646-8F19-40AF-81CD-EDB860B9DCC2%7D.doc
[5] http://www.nrc-cnrc.gc.ca/eng/education/biology/nrc_ibd.html
[6] http://www.sciencedaily.com/releases/2006/10/061016121617.htm
[7]http://www.popsci.com/scitech/article/2008-01/do-cells-make-noise
[8]http://news.nationalgeographic.com/news/2006/02/0213_060213_cell_sounds_2.html
[9]http://www.healtone.com/english/Article.aspx?Item=625
[10]http://www.naturalnews.com/022876.html
[11] http://www.starstuffs.com/physcon2/freqamp.html
[12] http://adsabs.harvard.edu/abs/2001SPIE.4317..469B
Brownjohn, James M.; Zheng, Xiahua,  Discussion  of human resonant frequency, Proc. SPIE Vol. 4317, p. 469-474, Second International Conference on Experimental Mechanics, Fook S. Chau; Chenggen Quan; Eds., 2001
[13]http://www.mmo.org.tr/muhendismakina/arsiv/2001/mayis/vibrasyon.htm
[14] http://www.rife.org


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir