Çuvaldız kendimize dönünce
Ülkemiz sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Özellikle ekonomik açıdan mutfaklar âdeta yangın yerine döndü. İşin içine ekonomi girince kişi ve de kurumlar ver yansın ediyor. Bu çerçevede; doktorlar tam gün yasa tasarısına karşı iş bırakıyor. Özlük haklarındaki iyileştirme görüşmeleri bütçe görüşmelerinden sonraya bırakıldığı için dört gün iş bırakıyor. Ebe ve hemşireler; pratisyen hekimlere, uzman doktorlara ve diş hekimlerine yapılan zammın dışında kaldıkları için iş bırakıyor. Aile hekimleri derneği emeklilik haklarının iyileştirilmesi ve hakedişlerinin yeniden düzenlenmesi için iş bırakıyor.
Aile sağlığı merkezi çalışanları, aile hekimliği sözleşme ve ödeme yönetmeliğini protesto etmek için iş bırakıyor. Atanamayan sağlıkçılar eylem yapıyor.
Somalı maden işçileri sekiz yıldır ödenmeyen tazminatları için Ankara’ya yürüyor.
Memur-Sen, toplu sözleşmeler ve seyyanen zam için on beş bin kişilik eylem yapıyor.
Kamu-Sen, ek zam ve refah payı talebiyle eylem yapıyor.
“Emekli maaşı ile geçinemiyoruz” diyen emekliler eylem yapıyor.
Avukatlar, avukatlık kanununda yapılan değişiklikler ve çoklu baro sistemi için çeşitli eylemler yapıyor.
Öğrenciler toplu taşıma ücretleri, yurt ihtiyacı, kredi affı, rektör ataması gibi sebepler nedeniyle çeşitli eylemlerde bulunuyor.
Atanamayan öğretmenler eylem yapıyor.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) eylem yapıyor.
Son olarak, Hava-iş, THY çalışanları için ek zam talep ediyor.
Akaryakıt bayilerinden de kâr marjı talebi geliyor.
Nedir bu? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!
Sayın halkımız, çuvaldız kendine dönünce sadece kendisi için ayağa kalkıyor. Mesela, sağlık çalışanlarının sıkıntıları için ülkenin tümünden bir ses yükselmiyor. İşçilerin, memurların, emeklilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin, EYT’lilerin mağduriyetleri için tek ses tek yürek olunamıyor.
Başka bir örnek; Türkiye’de SMA’lı çocukların dramını her akşam ana haber bültenlerinde izliyoruz. Bu çocukların tedavi ücretini devlet neden ödemiyor diye, topyekün karşı çıkmıyoruz.
Madencinin sekiz yıldır tazminatları ödenmiyor ancak hep birlikte “adalet nerede?” diye bağırmıyoruz.
Niye biz geçmediğimiz köprülerin, otoyolların parasını ödüyoruz diye haykırmak için kol kola girmiyoruz?
Ülkenin milli değerleri Katar’a ya da ona buna satılıyor, ormanlarımız çok uluslu şirketlere maden arama uğruna âdeta peşkeş çekiliyor, HES’ler zehir saçıyor, ırmaklar, göller büyük sermayelerin sanayi atıklarıyla yok ediliyor, İngiltere başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin çöpü ülkemize dökülüyor ama halk olarak bir araya gelip, itiraz etmiyoruz.
“Biz halkız, bu ülke bizim, siz bizim vekilimizsiniz, ev sahibi biziz, siz bütün bunları yapmak için kimden izin aldınız?” diye sormuyoruz.
Ne zaman çuvaldız kendimize dönüyor, feryadı basıyoruz.
Ülke kimin umurunda?
Biz ülkenin asıl sahipleri olarak birlikte hareket etmezsek daha çok feryat ederiz.
Bu ülke bizim! Ne zaman farkına varacağız!
Tülay Hergünlü – SMMM
Önce , daha çok aydınlık dileğine candan katılıyorum .. Sonra çok üzüldüğüm ve eksikliğini hissttiğim bir olguyu söylemek zorundayım ; Bizler bir türlü ” Ben ” leri aşıp ” Biz ” olamıyoruz …
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Bencillikten kurtulup başkaları için de bir şeyler yapmaya başladığımız gün ışık görünecektir. Sevgiyle…?