Cumhuriyet’imizin Yüzüncü Yılı’na
Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde yaşayan insanlar ve diğer canlılar adına çağrıdır:
Gezegenimizin diğer coğrafyalarında yaşanan, bilgi ve bilinç eksikliğine dayanan birçok sorun ülkemizde de benzer şekilde süreğenleşerek (kronikleşerek) kemikleşmiş, yapısal boyut ve kuvvete ulaşmış şekilde uygarlığın gelişim ve ilerlemesinin önünü tıkamaktadır.
Öncelikle sınırlarımız dahilinde temel yaşam bilim, birim ve ilkeleri toplumumuz genelinde gereğince bilinmemektedir. Çağdaş maddî ve moral değerler yasal olarak onaylanıp eğitim, uygulama, ayrıca genel ve özdenetim ile;
*sosyo-psikolojik,
*sosyo-politik ve
*sosyo-ekonomik
yaşam ve ortamlarda öncelik ve kural olarak dolaşıma sokulamamakta, tutundurulamamaktadır.
Genel nüfusa oranla sınırlı sayıdaki bilim insanları, araştırmacılar, genç ve yaşlı aydınlar ile resmî görevliler, yasa yapıcı ve karar vericilere nitelikli ve nicelikli biçimde ulaşamadığı için gerekli kamusal irade ve devlet inisiyatifi edilgen kalmaktadır.
Son on yıllara damga vuran “değer zincirleri” kavramı, sadece özel sektör üyelerinin ve işletmelerinin malî ve ticarî yönden verimli yönetilip uluslararası sistemde kurumsal biçimde var olmaları için değil, aynı zamanda her insan bireyinin birbirleri ve yeryüzündeki diğer ekosistemler ve üyeleri ile bilinçli ve uyumlu bir iletişim, ilişki ve etkileşim kültürü geliştirmeleri için de yeniden tanımlanabilir.
Kurumsal sürdürülebilirlik, yeşil ekonomi, yaban hayatı koruma, çevrebilimsel (ekolojik) yaşam bilinci ve toplumlararası kültürel etkileşim modelleri gibi kavramlar yeniden tasarlanıp tanımlanarak; “küresel sürdürülebilir bir yaşam aktöresi (ahlâkı) ve hukuku” olarak okullarda çocuklarımız ve gençlerimize, yaşam boyu eğitimlerde de yetişkinlerimize zamanla unutacakları romantik ezberlerin ötesine geçilerek kavramsal ruhu ve ilkeleriyle belletilebilir.
Bu meyanda, çocukluktan geç-yetişkinlik ve yaşlılık dönemi sonuna kadar insanımızın benimseyip özümseyerek hem atölye çalışmaları ile yalıtılmış ortamda kavrayacağı eğitsel kurum kültürü çıktısı, hem de gündelik yaşamın içinde hızla deneyimleyerek bireysel ve toplumsal gelişimin tohumlarını ekip yetiştireceği uygarlık girdisi olarak “değerler bilinci” oluşturulmalıdır.
Ülkemizde ormanlar, hayvanlar, maden kaynakları, yeşil alanlar, su ve dağ sistemleri ile insan kaynağımız, son derece ilkel koşul ve yöntemlerle işlenip büyük üretim ve canlı yaşam kayıpları dolayısı ile kültür ve çevre kirlenmesi ile zayıflamasına maruz kalmaktadır.
Maliyet ve teknoloji yönetimi ile kurumsal kaynak planlamasını, sürdürülebilir bir kurumsallık, döngüsel ekonomi, çağdaş toplum anlayışı ile ülkenin “her gündemi” ne politika, plan, program ve strateji olarak kısa sürede yerleştirmek olanaklıdır.
Bu konularda uzman veya araştırmacı olan insanlarımızın yanı sıra, uygulamadaki eksiklikleri bizzat deneyimleyen sahadaki insan kaynağımız çok sayıdadır.
İlkel koşul ve teknolojilerle sürdürülen normal bir günde zaman, katma değer ve moral, motivasyon kaybı ile yozlaşma ve işsizlik gibi anti-sosyal çıktılar yüksek düzeydedir.
Kurumsallaşma ve katma değerli tarımsal, sanayi ve hizmet üretimleri neticesinde kayda değer ekonomik büyüme ve gelişme sağlamak mümkündür.
Cumhuriyet dönemimizdeki eski ve mevcut kamu, yarı-kamusal kuruluşlarla sivil toplum oluşumları ve insan kaynağını ortak düzlemlerde bir araya getirerek; bilimsel arama, tartışma ve geliştirme süreçlerini var olan teknolojik ürünlerden de destek alarak işler hale getirmek, atanmış ve seçilmişlerimiz ile girişimcilerimizin önemli bir sorumluluğudur denilebilir.
Bu noktada, farkındalık kaybı, anlayış ve teknik olarak geri kalmışlıklarına rağmen köklü deneyimlere sahip, ayrıca birçok alan ve konuda sıçramalar yapmakta olan altı kıtadaki ülkeler ile uluslararası kurum ve toplum kesimlerinden de esin ve destek alarak;
*Sosyo-psikolojik,
*Sosyo-politik ve
*Sosyo-ekonomik
ana süreçlerimizi (ve gerekli görülecek diğerlerini) ekosistem mantığıyla ele alıp haritalama ve etkileşimlerini saptama, güncelleme tasarımları gerçekleştirilebilir.
Böylece “akıllı ve bağlantılı toplum” olma yolunda hızla ilerleyen dünyamızın ülkelerine maddî ve moral düzeyde hem öncü hem de takipçi olacağımız genel ve canlı bir yol haritası oluşturulabilir.
Özetle; üstte sayılan bu üç ana süreç (ve diğerleri) bağlamında oluşturulacak “küresel uzgörülü ulusal yol haritası” ve ilgili alt kırılımlarına göre de, ekosistemler arası gözlem ve işbirliğiyle izdüşümleri oluşturulabilir.
Bu izdüşümü olacak izlencelerin (programların) niteliksel ve niceliksel ilerleme çizelgeleri düzenli olarak toplumun en küçük biriminden üst katmanlara kadar hazırlanabilir. Güncellemeleri de takip edilip tabandan tavana, nesnel ve veriye dayalı, gerçek zamanlı bir strateji planlama ve uygulama yöntemi olarak kurumlar kadar bireylere de inisiyatif verilip mâl edilebilir.
Toplumun bireylerinin iç dünyasının ve dış dünyasının çalışma ve etkileşiminden oluşacak bu “yeryüzü uyumlu ulusal değer zincirleri” nin tasarım, üretim, öğrenim ve uygulamaları, hiç şüphesiz bu satırlarda ifade edildiğinden çok daha isabetli, nitelikli ve yüksek başarı getiren önerme ve kabullerle yaşama geçirilebilecektir.
Türk toplumunun 2023’te Ata’sının anısına ve dünyaya armağan olacak nice Yüzüncü Yıl eserleri vermesi dileği ve saygılarımızla…
Cengiz Gökdeniz
Elinize,kaleminize sağlık