Baba evinde disiplin
Yazar diyor ki; “Yasaya kendi başına ilaveler yapan bir kız çocuğu oluyorum bu durumda. 40’lı yılların ruhu, dürüstlük anlayışı çocuğa kadar yayılmış; küçükleri bile etkiliyor.”
40’lı yıllarda, Başbakanlık Denetleme Kurumu müfettişlerinden olan babam rapor yazmak için hemen her akşam eve destelerle dosya kâğıdı getirirdi. O dönemde, devlete ait olan kırtasiyenin belirlenen amaç dışında kullanımı kesinlikle yasaktı. Işığa doğru tutunca, iri puntolarla yazılmış T.C yazısı kolaylıkla seçilir; kalemler, dosyalar, kâğıtlar, hep damgalı olurdu… İlkokula yeni başladığım sırada, öğretmenim, haftalık bir dergi için para getirmemi istemişti benden… Okula yaklaştığım sırada, yol boyunca avucumda sıkı sıkı tuttuğum paranın üzerinde T.C. damgasını görünce, okula geç kalmaktan çok çekindiğim halde bir u dönüşü yapmış; beni yanlış bir işe âlet ettiği, öğretmenimle aramı açacak bir neden yarattığı için anneme duyduğum kızgınlıkla adımlarım bir birine karışmıştı.
Günün beklenmedik bir saatinde kızını karşısında gören annem önce çok şaşırmış ve heyecanlanmış; saklamakta başarılı olamadığım öfkeme rağmen, “cici kızım” diyerek beni bağrına basınca şaşırma sırası bana gelmiş; paraların üzerinde T.C. damgasının olağan bir şey olduğunu, kurallara bu denli saygılı olduğum için kendimle gurur duymam gerektiğini söyleyince de çok sevinmiştim.” (Dilek Kent; Erenköy’de Duvarlar, Cinius Yayınları, s.132)
Dilek Kent