Türkiye Cumhuriyeti’nin sessiz ve aydınlık geleceği: Emeklilerimiz
Eski okulumdan bir sınıf arkadaşımın geçen gün önemli bularak paylaştığı emeklilerimizin durumuna ilişkin aylık gelir düzeyi ve genel durumlarını irdeleyen haber ve yorum üzerine düşündüm.
Şöyle ki:
Şu anda yaklaşık on altı (16) milyon kişilik emekli nüfusumuz var. (1)
Dünyanın 26. büyük ekonomisi İrlanda gibi, ki cari fiyatlar ile yıllık 112.248 ABD Dolarlık (2) (yaklaşık 3.630.000 Türk Lirası) kişi başına düşen milli gelir ölçütlerine göre emekli maaşları bunun %22’sine denk gelen aylık 1.910 Avrodur. (66.620 Türk Lirası) (3) Benzeri bir uyarlama ile emeklilerimize böyle daha iyi, ortalaması yüksek maaşlar verilebilir.
Bu arada Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunu anımsatalım. (4) Ülkemiz için 2023’te öngörülen 1 trilyon 154 milyar ABD Doları ulusal gelirle beraber, kişi başına düşen rakam beklentisi 12.384 ABD Dolarıdır. (400.000 TL civarı) (5)
Ülkemizde şimdiki en düşük ve en yüksek emekli maaşları 7.500 ile 39.000 TL arasında olmakla beraber asgari ücret ve emekli maaşları arasındaki oran 2003 seviyesini korusaydı, emeklilerimiz şu an en az 27.000 TL maaş alıyor olacaklardı.
Şu an SGK’nın ortalama ödediği maaş 8.500 – 9.000 TL’dır. (6)
Görüldüğü gibi farklı kaynaklarda rakamın küsuratı oynasa da alım gücü ve yaşam standardı düşük olan toplumumuzda, aslında ailesi ile on milyonlarca insanımızın yaşam kalitesini belirleyen düşük emekli gelirleri ciddî öneme sahip olup anahtar niteliğindedir. (7)
Öyleyse Dünya’da ekonomik büyüklük açısından bizden dokuz sıra geride kalan bir Avrupa ülkesi olan İrlanda kendi emekli nüfusuna bizim neredeyse yedi katımızdan fazla bir maaş verebiliyorsa, bu noktada durup düşünmemiz gerekmektedir.
Emekli nüfusumuzun genel hak ediş düzeyini zaman ve zemine uygun adaletli bir düzeye çekmek,
Mesela kayıp, kaçak ve verimsiz harcamalar ile denetimsiz para tahsislerini kontrol altına alıp nitelikli yatırımlara da yönelip küresel ve yerli yatırımcı çekilerek ülke kaynaklarını verimli kullanma iradesini göstermek yerinde olabilir.
Bilgi yoğun, yüksek nitelik ve teknoloji içeren katma değerli ürün ve hizmetler üzerinden yüksek sosyal güvenlik primleri ödeyebilene kadar işveren ve çalışanlarımız desteklenmelidir.
Ayrıca ülkemizde ve dünyada çalışan, vatandaşımız olan birçok finans uzmanı ve kurumlarının desteği bu yönde organize edilebilir.
Böylece ilgili “küresel & yerel emekli & iş yatırım fonları” ve benzeri yapılar oluşturulabilir ve bunlar gelişen dünya ve teknolojisi ile zamana uygun yatırımlara yöneltilip ve emeklilerimize finansal okuryazarlık, yenilikçi değer zincirleri gibi eğitimlerinin verilmesi ile yeni bir alt ekonomi ekosistemi oluşturulabilir.
“Uzay Ekonomisi, Yeşil & Dijital & Yalın Dönüşüm, Toplum 5.0, Kuantum Alanları” gibi konular toplumsal tabanın ve eğitim ile çalışmalarının gündemine girmeye, büyük anne ve babalar ile ebeveyn ve çocuklarının sohbet başlıklarında yer etmeye, değer ekonomisine tabandan tavana esin ve katkı haline gelmeye başlar.
Bu nitelikli ve nicelikli döngünün oluşturulması,
* Sosyo-ekonomik,
* Sosyo-psikolojik,
* Sosyo-politik
reform anlamına gelir ve ülke büyük bir hızla kabuk değiştirmeye, uygar uluslar kıvamına gelmek üzere ilerlemeye başlar.
Önemli bir kısmı maaşlı olarak çalışmaya devam eden emekliler, ekonomik durumları iyileşince yerlerini gençlere bırakarak veya buna ek olarak istedikleri bir alanda (kamusal ve yerel destek ve yönlendirmeler ile) bizzat iş kurarak yeni istihdamların önünü açarlar.
Gelir dağılımı mal ve hizmet alışverişi ile hızla düzelir, özgüvenli ve çalışkan bir toplum yapısı biçimlenmeye, emekliler başta, vatandaş kitleleri hızla ülke ve dünyayı gezip tanımaya, etkilemeye, etkileşmeye başlar.
Köyler kalkınmaya, tarım faaliyetleri tabana yayılmaya, köy-kent dengelenmesi, geçmişi araştıran büyüklerimiz ve gençlerimiz eli ile tasarlanıp uygulanmaya başlar.
Doğa ana ile ağaç, hayvan, bitki, dağlar ve denizler gibi paha biçilemeyen ekosistemlerine yönelik farkındalık, bilgi ve bilinç ile keşif ve “birlikte yaşam” kavramları toplumda karşılık bulmaya başlar. İnsanlar ve şirketler kepçe, dozer, balta ve zararlı balıkçılık ağ ve kimyasalları yerine çadır, çanta, pusula ve dalgıç kıyafetini alarak doğanın içine dalarlar. Maden, taş vb. gibi ocaklara histerik bağımlık yerine, dünyada yeni gelişmekte olan şehir ormancılığı yanında deniz tarımı, dağ, çöl ve okyanus keşif ve ziyaretleri, tutku, tasarım ve ilgili uç ürün & hizmet üretimi emeklilerimiz ve devletimizin amaçları arasına girer.
Emekli ve/veya işsiz rehber ve psikolojik danışmanları ve diğer eğitim uzmanları ile öğretmenler, kendileri eğitim girişimleri yapabilir hale gelirler. Veya deneyimlerini ülkemiz ve dünyanın dört bir yanındaki eğitim kurumlarımızda normal ve baştan tasarlanıp geliştirilecek yaşam boyu eğitim kurumlarında değerlendirebilirler.
Yıllardır kapalı olan yirmi binden fazla âtıl haldeki köy okulu binamız yeniden işlev kazanıp canlanmaya başlar. Böylelikle, köyünde sadece cami çalışanlarının eğitim ve etki alanında zaman geçirmek zorunda ve eksik kalan öğretmensiz köy çocuklarının kalp ve zihinleri; dünya ile diğer köy ve şehirlerden akan çağdaşlık, bilim, akıl, doğa, güzel sanatlar ve yeniliklere açılmaya başlar. Nitelikli eğitmenleri ve deneyimleri ile küresel gelişmelerden yararlanarak, beyinlerinin iki yarısını da etkinleştirip; eleştirel düşünce yetisi yanında, sayısal & sözel, toplumsal & bilimsel bilgi ve becerilerini uygulamalı değerlendirerek yetişmeye başlarlar.
Antalya’da örneğini bildiğimiz “60 Yaş Üniversitesi” tüm yurda yayılarak eğitim ve çağdaşlık emeklilerimiz başta olmak üzere birçok alanda farklı nesillere ulaşır.
Böylece her yaştan öğrenci nicelik ve niteliği yetersiz eğitim sisteminden kurtulup Albert Einstein’ın deyimi ile solmak yerine çiçek gibi açmaya başlar.
Yaşam boyu eğitim reformu toplumsal baskı ile gerçekleşerek kurumsallaşır ve teknoloji destekli eğitim, üretim, zanaat ve ziraat, ticaret gibi birçok beceri ve değer üretim çeşidi, kümeleri oluşur.
Kendileri de düzenlemelerden adilce payını alması koşulu ile, üstte saydığımız diğer gelişmelerle beraber eğitim, çalışma ve üretim olanağına kavuşan anneler ve tüm kadınların emeğiyle nesiller hızla toparlanmaya, buna destek olan kişisel gelişim ile psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmet alımları yaygın hale gelmeye başlar.
Kolluk ve adalet hizmetlerinin nicelik ve niteliği hızla gelişir. Özellikle suç potansiyeli oluşturan “travma (incinme) sonrası stres bozukluğu” dahil temel psikolojik (ruhbilimsel), sinir ve dengesizlik yapıcı rahatsızlıkların tedavisi toplumsal tabana yayılarak uzmanlarca sağaltıma kavuşturulmaya başlanır. Sağlıklı bir yaşam için kendine, ailesine ve çevresine zaman ayırabilen kitleler, uzman tasarımlarla kişisel gelişim, eğlence, oyun, hobi ve yaratıcılık ile toplumsal değer üretim alanları oluşturabilir; evrensel hukuka bağlılık, toplumsal düzen ve çağdaş bir ulus ve toplum olmanın kilometre taşlarını yeniden toparlamaya ve yerine oturtmaya başlarlar.
Siyaset ve paydaş ekosistemi rantı giderek kendine daha az alan bulabilir, sözün iyileştirici gücünü laf kalabalığına dönüştüren “sözde siyaset” ve nepotik “ahbap ticareti” barınma sıkıntısı yaşamaya başlayarak ülkemize veda turlarına hazırlanır.
Toplum çalışmaktan çok lafa ve maddî kazanca bakan oy avcılarını istememeye, eli ve kafası yüreği ile çalışan insan ve kurumları isteyip seçmeye, yönetime katılacağı ve toplumsal tabana erişen alt sistemler tasarlamaya yönelir. Bu gelişmeler saadet zincirlerini gerçek bir baskı altına alarak başkalaşmaya zorlar.
Bir köşede, huzur evlerinde, kahvelerde ve bin beter yerlerde bırakılmış, sinmiş emekli, işsiz vb. gibi kalabalıklar ortaya çıkıp işleyen demir gibi parıldamaya, maddî ve kültürel katma değer biriktirmeye, var olan bilgi ve birikimini topluma aktarmaya başlar.
Ata ve ana sözü, kültürel toparlanmayla ahlak düzeyini yukarı yönlü baskılayarak aile içi ve toplumsal ilişkileri nesiller arası bir ortak dile kavuşturur. Empati ve diğerkâmlık düştüğü hırs ve bunalım kuyusundan çıkarak mahalle, okul, iş, bilim ruhunu canlandırır.
Güzellikleri, iyiyi, doğruyu fark edecek zaman ve kaynaklara okul, aile ile dost ortamında kavuşan emeklilerimiz ve tüm insanlarımız duyduğu heyecanı ifade etmeyi anımsar. Böylelikle kitleler sanatı ve gerçek anlamını bizzat yaşar. Geçmişin değerleri ile bugünün esinlerini buluşturarak geleceğe uzanan tasarım ve eserlere dönüştüren güzel sanatlar, laboratuvar çalışmaları ve yenilikçi ürün ve hizmet sunumu vb. gibi her alanda yaşamaya değer deneyimler üretirler.
İşte böyle bir gelişmişlik ve kalkınan bir ülke… Birçok yeni başlangıçlara gereksinim duyan… Sevgi ve saygının değer üretim zincirinin asıl girdisi ve çıktısı olduğu, kurumlarının bireyler için, bireylerin toplumla var olduğu…
Ne dersiniz?
Neden olmasın…
Fedakâr emekli ve çalışan insanlarımız ile ev kadınlarımız başta olmak üzere, ülke planlamasına ömrünü adayan uzmanlarımız önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Cengiz Gökdeniz
(1) https://www.dunya.com/kose-yazisi/calisan-azaldi-emekli-artti/712866
(2) https://ticaret.gov.tr/data/5f521c2b13b87674e88f1ef9/İrlanda%20Ülke%20Profili.pdf
(3) Hans 1.840 Euro, Mehmet 230 Euro emekli maaşı alıyor – Sözcü
(4) https://www.dunya.com/kose-yazisi/imf-turkiye-2023te-17nci-buyuk-ekonomi/707595
(5) https://www.dunya.com/kose-yazisi/imfye-gore-turkiye-kisi-basi-gelirde-9-basamak-cikiyor/707822
(6) https://www.bbc.com/turkce/articles/ckm7j4zlg2lo
(7) https://youtube.com/shorts/zFx2fPvtGBc?si=rctv5mytt-h5LeTQ