Vatandaş Okuması

Bilgi ile büyüyelim, akıl ile yükselelim, beynimizi özgür kılalım!

Kalem Kardeşliği

Tarih ve gelecek: Hatalardan ufkun ötesine atlamak


Türkiye Cumhuriyet’imizin 101’inci,  Aziz Ata’mızın aramızdan ayrılışının 86. yıldönümlerinde ülkemizde;

* sağlık,
* eğitim,
* yönetim,
* bilimsel üretim,
* yasa yapıcılık, uygulayıcılık, denetim,
* ülke kaynaklarının kamu, özel ve sivil toplum kesimlerine kullandırılması

gibi temel konularda, ulusal ve küresel bilinç ve refleksleri güçlü, bir devlet ve toplum haline gelmek durumundayız.

İnsan yaşamı ve sağlığına yönelik bilimsel gerçekler kısmen de olsa Gazi zamanında mevzuat, denetim ve eğitim ile üretim ve tüketimin planlanmasında girdi yapılıyordu. Ancak Atatürk bile 1923’ten sonra devlet ve ekonomideki bazı yolsuzlukları ve siyaset, ticaret, yolsuzluk üçgenlerinin varlık ve işlerini ancak yabancı misyon şeflerinin rapor ve sunumlarından öğrenip şaşkınlık yaşıyordu.*

Tüm travmatik sorunların çözümü ve kuruluş sürecinde, bir de akıl, beden ve ruh sağlığını hedef alan birçok yolsuzluk ve yoksulluk ile bilinçsizlik durumu, çıkarcı oluşumların iş birliğine yol açmış, halk sağlığı ve bağlı ekonomi acil öncelik haline gelmişti. Bireylik, aile, arkadaşlık ve toplumsal ilişkilerin temellerinin empati ekini (kültürü) ve kişisel, ruhsal gelişim edebiyatı ve hizmetleri ile desteklenmemesi, yolsuzluk kültürünün dayanışma ile geliştirilmesine yol vermektedir.

Eğitim, yeryüzünde olduğu gibi ülkemizde de sağlık alanı ile beraber en büyük yeniden yapılanma gereksinimi duyulan alanımız olmalıdır. Öğrencilik yaşam boyudur, ülke politikaları bu yönde olmak durumundadır. Ayrıca, iş ve ekonomi yaşamında arz ve talebin çağın gereklerine göre devlet ve uluslararası sistem inisiyatifi ile düzenlenip denetlenmemesi, ürün ve hizmetlerin birey ve toplum sağlığına etkilerinin ölçülmemesi hem toplum hem de ekonomik yapının sağlığını bozmaktadır.

* Tabandan tavana toplumsal irade ile işleyen bir ülke yönetimi,
* her alana hizmet ve yenilik getiren evrensel, akılcı ve bilimsel bir üretim yapısı,
* yasama, yürütme ve yargının bu yapı ile uyumlu işleyişi,
* halkın kaynaklarının bilinçli ve sorumlulukla kullandırımı
* ulusal varlığımızın yönetimi kültürünün (mülkiyetten bağımsız olarak) kurumsal bilinçle yaşam boyu takip ve denetim ilkeleriyle güncellenmesi hususları halkın iradesinin politik-ekonomik yaşamda sahip olduğu yere gelmesi için daha fazla geciktirilmemelidir.

Gerçekçi, akılcı ve bilimci olmalı, tarihten ders almalıyız.

Aziz kitabımız Kur’an, “bilim adamları” nın araştırma öğrenmede geliştikçe Yaradan’a yaklaşanlardan olduklarını söyler. Dolayısı ile aktöre (ahlak), ekin (kültür) ve doğru yaşamın ilkelerini ortaya koymakta akıl ve bilimin emeklerinden yararlanmak temel görevimizdir. Örnek olarak evrensel bir bilim insanı ve insan maneviyatına değer veren Albert Einstein’dan aktarım yapalım:

“Din ve bilim birlikte gider. Daha önce de söylediğim gibi, dinsiz bilim topal ve bilimsiz din kördür. Birbirlerine bağımlıdırlar ve ortak bir hedefleri vardır; gerçeği aramak. Bu nedenle dinin Galileo’yu veya Darwin’i veya diğer bilim adamlarını yasaklaması saçmadır. Ve bilim insanları Tanrı’nın olmadığını söylediğinde de aynı derecede saçmadır. Gerçek bilim insanının inancı vardır, bu da bir inanca abone olması gerektiği anlamına gelmez. Din olmadan sadaka olmaz. Her birimize verilen ruh, evreni hareket ettiren aynı canlı ruh tarafından hareket ettirilir.”**

Dolayısı ile bilim ve din konuları ülkemiz ve yeryüzünde yenilenmiş bir anlayışla ele alınmalı; tarihsel “korkutma” ve “gütme” araçsallığından kurtarılıp, sevgi ve heyecan duyarak çağdaş insancıl mutluluk, ve etkileşim ile insanca çalışıp üretme amaçlarına kavuşturulmalıdır. Bunların yeniden ve daha sağlıklı yapılabilmesi için doğrudan demokrasi ve siyaset ortamı potansiyelimiz vardır.

Vatandaş ihtiyar heyeti; belediye meclisi ve siyasî parti teşkilatlarına, yerel teşkilatlar da parti meclisleri ve kurullarına talimat verebilir hale getirilmelidir ki doğrular bu şekilde talep ve zemin bulabilsin. Ayrıca sözünü ettiğimiz bu kurullar ve üyeleri de ahbap çavuş usulü değil, 7/24 nöbetçi üyelerle vardiya usulü çalışan yapılar olarak seçimle gelmelidir. Böylece hem emekli hem öğrenci hem de çalışan insanımız, özellikle ev kadınlarımız için yerinde, çevrimiçi ve karma işleyen kurullarda yer açılacaktır.

Hemşericilik, cemiyetçilik ve dergâhçılıkla on yıllardır küçük görülüp zarar verilerek arka bahçe yapılan kamu insan kaynağı ekosistemi; teknoloji, sicil amirlikleri, mahkeme dosyaları ve okul ve canlı referans arşiv sistemleri kurularak diğer kayıtlar ile toparlanmalıdır. Doğru insan kaynakları tespit edilebilir, yönetilebilir hale gelmelidir.

Kaymakamlık, valilik, belediye ve Odalar da ayrıca ele alınmalıdır. Çünkü kamu, yarı kamusal birimlerimiz de güçlü gözükmekle birlikte memleketin yararına işlerde mesafe almakta zorlanmaktadırlar. Çünkü arkalarında halk ve çağdaş iletişim, ilişki, etkileşim mekanizmaları yoktur, ya da işletilememektedir.

Prof. Dr. Canan Karatay’ın söyleşilerinden birinin, kendisinin adaşı olan çok sevgili bir yakınımca paylaşılmasıyla, olması gerekenleri anımsayarak okuyucu dikkatine arz etmek gerekmiştir:

Halk sağlığı, ülke ekonomisi ile Cumhuriyet Rejimi istikrarında payı olan bazı kilit unsurlar üzerine ciddî düşünmemiz gerektiği hususu bir defa daha toplumsal sağduyunun önüne gelmektedir. Toplumsal barış; iç dünyamız ve beden sağlığımız ile düşünüş ve çalışma ortamımızın var edilip korunmasına bağlıdır.

Gideceği “ufkun ötesi” ne rotasını doğru çizip izleyen bir Türkiye, dünyaya da barışın kılavuzluğunu doğru ve sağlıklı yapacaktır.

Esin vermesi dileği, saygı ve sevgilerimizle…

Cengiz Gökdeniz

 

 

* Cengiz Erdinç; Overdose Türkiye – Narkoelitlerden Mafyaya Uyuşturucunun Yüzyıllık İstilası, Doğan Kitap, 2024
**A. Einstein, “Einstein ve Şair” de (1983) belirtildiği gibi, William Hermanns’ın Einstein ile yaptığı bir dizi konuşmanın kayıtlarından


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir