Vatandaş Okuması

Bilgi ile büyüyelim, akıl ile yükselelim, beynimizi özgür kılalım!

Özgürlüğe Uyanış

“Söylesek tesiri yok, sussak gönül razı değil” (4)


Anayasa Mad. 66: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür.

Yeni “çözüm süreci” nden devam edelim.

Devlet Bahçeli’nin çağrısı üzerine önceki süreçte olduğu gibi yine örgütün siyasi uzantısı DEM partililer koro halinde konuşmaya, taleplerini sıralamaya başladı. Tabi, İmralı deniz seferleri de…

Aklı başında insanlar, “Kürt sorunu yoktur. Bu bir emperyalist plandır” diyerek ne kadar uyarsalar da ABD ve Batılı ülkeler eliyle palazlandırılan PKK terör örgütü ve Gazi Meclis’teki siyasi uzantısının mensupları, bunun tam tersini söylediler. Türkiye’den toprak talepleri olduğunu açıkça haykırmak yerine “barış ve demokrasi” dediler. “Barış kelimesini kullanmak için iki ülkenin savaşıyor olması gerekir. Biz hangi ülke ile savaşıyoruz,” denilse de onlar ille, “Kürt sorunu vardır;  barış ve demokrasi istiyoruz” diye dayattılar. Artık, toprak taleplerini de gizlemiyorlar. Bahçeli’nin çağrısının ardından “Halkların Eşit ve Özgür Yaşamı Yolunda Çözüm Barışta” başlıklı bir konferans başlattılar.

Örgüt ve siyasi mensupları her konuşmalarında “halklar” ifadesini kullanıyorlar. Anayasada belirtilen “Türk Milleti” ifadesinin yerine başka bir ifade kullanmanın suç olmasına hiç aldırmıyorlar. Çünkü bu ifadeleri nedeniyle hiçbir yasal yaptırım ile karşılaşmıyorlar. Ne demişti Bülent Arınç: “Sayın Öcalan demeyi, posterini taşımayı, PKK bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık, cezalarını erteledik.” E, bu durumda “Türkiye halkları” bölücü söylemine neden ceza verilsin!

 İşte bu sözde konferans başlığında kullandıkları ifade de aynı; “halklar”… Bu bir bölücü söylemdir.

Madde 14: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.”

Atatürk, “Türkiye halkları” demeyi bilmiyor muydu? Ama o, etnik ve dinî köken ayırt etmeksizin herkesi, “Türk vatandaşlığı” çatısı altında, ulus devlet birliği içinde topladı; “Türk Milleti” dedi.

Bunlar, Türk Anayasasında “ayrı tanımlanmak” istiyorlar. Yani, iki halklı, iki dilli bir “ortak federasyon” talepleri var. Zaten terörist başı da her fırsatta “ortak vatan” ifadesine vurgu yapıyor. Herhangi bir yasal makam mensubu da çıkıp, “kimin vatanına ortak çıkıyorsunuz, siz kimsiniz?” diye sormuyor… Nitekim konferansta konuşan bir DEM partili açıkça, “İkili yönetim olacak, bu çözüm projesidir,” dedi.  Konuşmanın bazı bölümlerini verelim: “Kürtler haklarını isteyince terörist ilan ediliyor. Kürtlere karşı ayrı yasa uygulanıyor. Varlığı olmayanın özgürlüğü olmaz. O yüzden bize ‘Kürt kökenli’ diyorlar. Kürt bile olamıyoruz. Kürtler kendi kendini yönetecek. Ama cumhuriyette de yerini alacak. İkili yönetim olacak. Bu çözüm projesidir. Bu ayrıştıran değil birleştiren bir projedir. Asıl ayrıştıran proje Kürtleri reddeden projedir…” (Basın)

Bu konuşmanın neresini ele alsak dökülüyor; tamamında Anayasa suçu işleniyor. “İkili yönetim olacak” cümlesi Anayasa’nın 3. Maddesine alenen aykırıdır. Şöyle ki; “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı” dır. Başkenti Ankara’dır.” Ayrıca Anayasa’nın 10. Maddesi’nde; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” denilmektedir.

Bu konuşmanın tamamı ve “ikili yönetim” ifadesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Anayasasına alenen isyan edilmektedir.  Yine aynı partinin mensubu bir başkası da şu talihsiz ifadeleri kullanmış: “Kürt halkı özgür olmadan Türkiye halkı özgür olmayacak. … Kürtlerin hukuki kişilikten çıkartılması, Kürt sorununun temelini oluşturuyor. Bu konu yasal bir güvenceye kavuşturulması gerekiyor…” Bu acınası sözlere bakılacak olursa sanki ülkede kast sistemi uygulanıyor; Kürtlerin hiçbir hukuki hakkı yok, özgür değiller, köle ya da esir statüsüne tabiler…

Kürtler, Anayasa’da belirlenen mülkiyet, miras, iş kurma, seyahat, ifade, hak arama, siyaset yapma ve benzeri tüm vatandaşlık haklarına tam bir eşitlikle sahiptirler. Anayasa’nın hiçbir maddesinde Kürtler için “Kürt kökenli” ifadesi geçmez; “ayrı yasa uygulanacak” diye bir madde yoktur. Kürtler de tıpkı tüm diğer Türk vatandaşları gibi özgürdür. Hukuki kişiliğe sahiptirler. Öyle olmasaydı DEM Partisi adına konuşanların ve benzerlerinin Gazi Meclis’te ne işleri vardı? Milletvekili oluyorlar, bakan oluyorlar, hatta cumhurbaşkanı oluyorlar. Turgut Özal, “annem Kürt’tür” diye övünmüyor muydu? Ama onların derdi, Anayasa’da ayrı bir halk olarak tanınmak… Ülkeyi bölmek… Güneydoğu Anadolu’da “söz sahibi” olmak…

DEM Partisi adına konuşan devam ediyor: “… Kürtler olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti’nden bahsetmek mümkün değildi.” Bu sözlere kendileri de inanıyor mu bilmiyoruz ama eğer Kürtler olmasaydı bugün Musul ve Kerkük, Türk Misak-ı Millî sınırlarının içinde yani elimizdeydi. Bu iki şehir nasıl olmuştu da elimizden gitmişti? Elbette Anadolu’da çıkartılan İngiliz destekli Kürt isyanlarıyla…

“Kürt isyanlarının ilki Osmanlı döneminde Musul’da, Babanzade Abdurrahman Paşa tarafından çıkarılır. (1806) Bu isyanlar Osmanlı-Rus savaşının (1806-1812) ve Sırp isyanlarının çıktığı döneme rastlamaktadır. Yani Osmanlı’nın hem toprak hem de güç kaybetmeye başladığı dönem…  1912 yılında tekrar başlayan Kürt isyanları, Cumhuriyetin ilanı ile aşırı bir hız kazanır. Hakkâri’de başlatılan Nasturi isyanını (1924)  başta Şeyh Sait, Seyit Taha ve Seyit Abdullah isyanları (1925) olmak üzere, 1936 yılına kadar başka isyanlar izler. 1937-1938 yılında da Dersim isyanları gerçekleşir. Bu isyanların Tamamı İngiliz desteklidir. Sait Molla’nın, İngiliz rahibi Frew’e yazdığı ihanet mektupları Nutuk’ta yer almıştır.” *

Emekli Albay Erdal Sarızeybek, bir yazısında isyanlar hakkında şu cümlelere yer vermektedir: “Bir yanda Yunan işgali, öte yanda isyan! Siyasî Kürt hareketinin yönetici kadroları Baban, Bedirhan ve Seyit Abdulkadir, Şerif Paşa ile Avrupa’ya, Barzanilerle de Kuzey Irak’a yayılıyordu. Avrupa masa üzerinde Osmanlı’yı paylaşırken, Barzaniler de bölgedeki aşiretleri örgütlüyordu Anadolu’ya silahlı kapı, siyasi örgütlenmeler dışında henüz açılmamıştı. İlk kapı Koçgiri’de açıldı…”**

Bir de “cemiyet” kisvesi altında kurdukları ihanet kuruluşu var; 1918 yılında İngiltere’nin desteğiyle kurulan Kürt Teali (Yükselme) Cemiyeti…  Namı diğer “Kürt Kulübü”… Bu cemiyet ve tüm isyancı Kürt liderlerin en büyük dayanağı, ABD başkanı Woodrow Wilson’ın, adıyla anılan Wilson ilkelerinin, “halkların kendi kaderini tayin hakkını (self determinasyon)” içeren 12. maddesiydi. (8 Ocak 1918) Görüldüğü üzere dünden bugüne ABD ve İngiltere, Türkiye’yi bölme emellerinde her zaman birlikte hareket ediyorlar… ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde, Irak, Suriye, İran ve Türkiye’nin Güneydoğusunu da içine alan dört parçalı sözde “Kürdistan” haritası ilk kez İngiliz binbaşısı Edward William Charles Noel tarafından, 1919 yılında çizilmiştir. Ancak, esasında emperyalist plan, Osmanlı İmparatorluğu henüz tarih sahnesinden çekilmemişken, 31 Ocak 1896 tarihinde, ilginç bir şekilde ABD Senato ve Temsilciler Meclisi’ nin 54’ncü Kongresi’nde ele alınmış ve şöyle bir karara varılmıştı:

“Uluslararası Hıristiyan Komitesince din, mezhep ve milliyetine bakılmaksızın geçici bir Hristiyan yöneticinin Türkiye’nin başkanı olarak seçilmesini müteakip, Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hristiyan eyaletleri kabul edilip, Hristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması, Utah Eyaleti yönetimi örnek alınarak ve çok eşlilik, kılıçla fethetme gibi dinî vaazların ve hareketlerin yasaklanması sağlanacaktır.’ Görüldüğü gibi, söz konusu kararda yer alan ‘başkan’ ve ‘Türkiye Birleşik Devletleri’ ibaresi, aradan yıllar ve yıllar geçtikten sonra Batı ve içerideki işbirlikçileri eliyle; ‘Türk Tipi Başkanlık Sistemi … Türkiye Federatif Cumhuriyeti … Türk Federe Devleti … Türk-Kürt Federasyon Cumhuriyeti … Anadolu Cumhuriyeti’  ve benzeri şekillerde ortaya sürülecektir.” ***

Devam edecek…

Tülay Hergünlü

Yararlanılan Kaynaklar

*Tülay Hergünlü; İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne, Türkiye’nin Hafızası -1914-1980)-Klaros Yay.
** Erdal Sarızeybek, “Koçgiri’de ne oldu?”  http://www.erdalsarizeybek.com.tr/kocgiri-de-ne-oldu
*** Tülay Hergünlü; İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne, Türkiye’nin Hafızası -1914-1980)-Klaros Yay.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir