Planlama ve risk ayrışımı
İşletmeler açısından, enflasyonun doğru tahmin edilememesi, döviz kurlarının dalgalanmaya bırakıldığı, faizlerin yüksek seyrettiği dönemlerde risklerin belirsizliği üst seviyeye çıkmaktadır.
Risk; gelecekle ilgili birtakım beklentilerin yerine gelmeme olasılığıdır. Beklenmeyen durumların ortaya çıkması durumu ile incinme, yaralanma ve zarara uğrama halidir.
Finansal açıdan risk ise gerçekleşen getirinin, beklenen getirinin altına düşme veya yukarıya çıkma halidir. Buna yatırımın riski denilmektedir.
Hangi tür yatırım uygulanırsa uygulansın risk unsurunu dikkate almamak veya bütün yatırımların aynı ölçüde risk taşıdığını varsaymak gerçekçi bir tutum olmaz. Hemen hemen her yatırım projesinin farklı derecede risk taşıdığı bir gerçektir.
Ekonomik hayattaki gelişmeler, yatırıma özgü faktörler, rekabet ve renk ve tercihlerindeki değişmeler, işçi-işveren ilişkileri ve diğer başka etmenler nedeniyle geleceği tahmin etmek oldukça zordur.
Beklenen yatırım getirilerinden oluşan olumsuz sapmalar kadar, olumlu sapmalar da bir risk olarak değerlendirilir. Merkezi Almanya’da olan bir Alman firmasında, her yıl hedeflerden negatif yönde sapma veren bütçenin, o yılın hedeflerinden pozitif yönde verdiği tutar sonucuna sevindiğimizde, Alman üst düzey yöneticilerin, aynı şekilde, öngörülemeyen risk raporu yazması bizi çok şaşırtmıştı. Yirmi yıl öncesine ait bu hatırayı paylaşmak istedim.
Duran varlık veya başka anlatımla, sabit sermaye yatırımları yapmak sermayeye yapılan yatırımdan başka bir durum değildir. Geleceğin böyle belirsizlikler göstermesi, yapılan tahminlerin sonuçlarına kesin gözüyle bakmamızı engellemektedir. Gelecek planlanırken sübjektif veya objektif olasılıklardan yararlanılır.
Olasılık dağılımı, kişilerin beklentilerine göre sübjektif olarak yapılıyorsa beklentinin sonucu belirsizliği doğurur. Fakat olasılık dağılımı geçmiş verilerden yararlanarak yani objektif olarak yapılıyorsa sonuçta risk var demektir. Objektif ölçülere göre tespit edilen riske karşılık verebilmek, riskin aşılmasında önemli bir durumdur.
Geçmiş dönem verilerinden yararlanmak bu anlamda KOBİ’ler açısından daha fazla önem taşımaktadır. Geçmiş dönemin verileri güvenli olmayan işletmelerde, geleceğe ait belirsizlik ve risklerin tespit edilmesi oldukça zordur. Tecrübeyle sabit olup, bu pandemi döneminde, geçmişi düzelterek geleceği planlamanın zorluğunu belirtmek isterim. Doğru ve gerçek sonuçlara ulaşma olasılığı çok düşüktür.
Belirsizlik ve risk arasında bu anlamda yakın bir ilişki vardır. Gelecekle ilgili tahminlerin yapılamadığı durumlarda belirsizlik artar ve risk yüksek seviyeye çıkar. Yatırımcı böyle bir durumda elinde veriler veya göstergeler olsa dahi, objektif veriler olmadığı için yatırımdan vazgeçme olasılığı artar, karar vermek zorlaşır.
Yatırımdan beklenen, gelecekteki getirilerin gerçekleşme olasılığını gösteren objektif veri ihtimalleri yükseldikçe belirsizlik durumu ve yatırımın riski azalacağı için yatırımın gerçekleşmesi daha kolay olacaktır.
Örneğin yatırım kararı almakta olan bir yatırımcı, yatırımın getiri oranını belirlerken tahmini bir şekilde belirlediği ıskonto oranını önce düşük veya sonrasında yüksek olarak belirlediğinde çıkan sonucun artı veya eksi olmasının bir anlamı kalmaz, her iki durumda da belirsizlik vardır.
Bilimsel olasılık hesaplamalarına göre çıkan sonuçlar neticesindeyse artı veren tutarlar kabul edilip, eksi veren tutarlar sonucunda yatırımın reddedilmesi gerekecektir.
Cengiz Hergünlü – SMMM-Bağımsız Denetçi
www.hergunlu.com