Olgun
Ülkemizin gerçeğidir akşam pazarları. Fakir fukaranın “alış” saatleridir.
El ayak biraz çekildikten sonra gündüzün alışverişinden arta kalan yiyecekler sebze-meyve kasalarının içine bırakılır. Akşam pazarının sakinleri sessizce kasaların yanına sokulur ve içindeki ezilmiş, büzülmüş, çürümüş sebze ve meyveleri ayıklamaya başlarlar; ” bu yenir, bu yenmez…”
Yanlarında getirdikleri torbaların içine doldurulan yiyecekler o akşamın yemeğidir. Artık, yağı-tuzu nasıl bulurlar orasını Allah bilir. Çocuklar, yarısı çürümüş muzu yerken nasıl da mutlu olacaklar…Yüzlerde kahretmiş bir tebessümle evlerin yolu tutulur…
İşte o akşam pazarının çürük sebze-meyveleri şimdilerde “olgun” adıyla satılmaya başlandı…Yani, akşam pazarının “alış” müşterileri bundan böyle normal insanlar gibi alış-veriş yapacaklar. Önceden bedava aldıkları çürük yiyecekleri, parasını vererek alabilecekler. Çünkü esnafta da dayanma gücü kalmadı. Çürüğüne, çarığına da sahip çıkmak zorunda. Ekmek aslanın midesine indi. Elini sokup çıkarmak için her yolu denemek gerek…
Kilosu 2-3 liradan satışa çıkıyor “olgun” lar. Parası olan alabilecek. Yok öyle bedava alış. Bundan böyle “veriş” de olacak…Alış-veriş…
TÜİK verilerine göre dört kişilik bir ailenin 2020 yılı Kasım ayı açlık sınırı: 2.516,67 TL. Yani dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için 2.516, 67 TL. harcama yapması gerekiyor. Pandemi nedeniyle işinden olan, sıfır gelire sahip insanlar ne yapacak? Onların “olgun” sebze-meyve alacak parası bile yok.
İşte ülkemizin getirildiği nokta bu.
Akşam pazarı da kalmadı artık.
Halk fakirleşirken, belli kesimler zenginleşiyorsa orada adaletten söz edilebilir mi?
Tülay Hergünlü – SMMM