Hangi ahlakı seçeceğiz !
Ahlakla ilgili bir kısa, genel tanım şöyle der; “insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı bir takım tutum ve davranışların tümü”.
Ünlü İslam düşünürü Muhyiddin İbnü’l-Arabî bu tanımı hem zenginleştirip hem derinleştirir ve “bir şey üzerine yaratılmaktır” der.
İnsanın, yaşam boyu seçimlerinde, ahlakının yansıması olan düşüncelerinin, davranışlarının sonucunu izleriz.
Bu yazımın nedeni, ahlak değerlerimizle 14 Mayıs’taki seçimle ilgili davranışlarımıza ışık tutabilmek için yaşam emanetimizi teslim edeceğimiz partileri irdelemektir.
2023 Cumhuriyet’in 100. Yılı’dır ve Mustafa Kemal Atatürk’ümüz Cumhuriyet fazilettir; muasır medeniyete ulaşmak ve fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek temel ülkümüzdür diyerek bize değerli ve vaz geçilmez bir miras bırakmıştır…
Cumhuriyet; 1400 yıllık İslam şeriatı ve 600 yıllık Osmanlı otokrasisi üzerine, halkın iradesi ile Mustafa Kemal önderliğinde ve TBMM gözetiminde yapılan “İstiklal Harbi” sonucu oluşmuş yaşam tarzımızdır. Bunun temel ilkeleri, bağımsızlık ve laikliktir.
100 yıllık süreçte, özellikle 1950’ den sonra oluşan demokrasi ortamında seçmen kanaat ve fikirleri, 2002 seçimlerine kadar çok kesin çizgilerle ayrılmayan, yaklaşık ahlak değerleri ile kamu yönetiminde, önceliği bireysel değil toplum çıkarlarını gözeten partilerce yaşam buldu.
Fakat 2002’den itibaren önce kendini gizleyip yani takiye yapıp Anayasa değişikliği (mühürsüz oyların sayesinde) ile 2017’den sonra gerçek amaçlarını açığa vuran ve giderek otoriterleşen bir yönetimle yaşadık ve 14 Mayıs’ta seçime gidiyoruz.
Bu seçim sanki bir “ahlak” rövanşı gibi saflaşmayı oluşturan partilerle yapılacak.
Ahlak bazında, seçime katılacak partileri değerlendirmek bir emanet sahibi olarak görev ve yetkimizdedir. Bundan kaçınmak yurttaşlık anlayışını inkâr etmek demektir.
a) Cumhur İttifakı bileşenleri; AKP, MHP, BBP, HÜDA-PAR ve DSP
2002 yılından bugüne AKP yönetimi, plansız borçlanmalar ve onun faiz yükü ile bugünkü krizi oluşturdu. Bu süreçte “denetim” yani Sayıştay ve teftiş kurulları ve de Meclis’i işlevsizleştirme gibi ahlak süreçlerinden kendini muaf tutmayı tercih etti.
Ahlak duvarları zarar görünce toplumun beklentisi olan liyakat, fikir özgürlüğü, vicdanî tercihler, ibadet hürriyeti, yaşam güvenliği, kadın hakları, mülteci sorunu tehlike oluşturdu ve 160.000 kişi hapisle baş başa kaldı. Bu saydıklarımın hepsi “ahlak” erozyonun yansımalarıdır.
AKP sonuçta kendi kuruluş felsefesini de inkâr edercesine Cumhur İttifakı adı altında Cumhuriyet ahlakını yoran yapılanmalara gitti. İşte o yapı taşları;
MHP, 50 yıllık ve Türk Milliyetçiliğinin gurusu olduğunu söyleyen bir parti; TC’nin silinmesinde, bayrak üzerine oturulmasında, mültecilerin yaratacağı nüfus yapısının bozulmasında, yabancılara satılan fabrika ve araziler konusunda, uyuşturucu trafiğinde ve bazı cinayetlerde sessiz kalıp “milliyetçilik” gibi yüksek bir ahlakî değeri göz ardı etti.
BBP, YENİ REFAH ve HÜDA-PAR ve de DSP ülkenin gerçeklerinden ve ulaşılan değerlerden uzak, yalnız bireysel fırsatçılıkla ahlakî değerleri zorlayan partiler.
Ne acıdır ki, bu ittifakın 14 Mayıs sonrası için vaat edeceği, ahlakî yüksek değerler taşıyan bir programını göremiyoruz. İronik bir sloganları var “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyorlar. Yani berbat ettik her şeyi, bırakın da tüy dikelim misali. Bu, toplumla alay etmektir.
b) Muhalefeti oluşturan Millet İttifakı yani CHP, İYİ PARTİ, DEVA, GELECEK PARTİSİ, DEMOKRAT PARTİ ve SAADET PARTİSİ
Burada bir ahlak davranışının nasıl yol ayrımına yol açtığını anımsayalım. DEVA ve GELECEK, AKP’nin kuruluş kadrolarına mensuptular. Fakat siyasî ahlak yasası ve benzer etik dışı zorlamaları kabul edilemez boyutta olunca AKP’den ayrıldılar. Bu, not edilmesi gereken önemli bir politik tavırdır.
İYİ PARTİ, özünde MHP’nin kuruluşundaki milliyetçi düşüncedeki sapma ve yıpranma nedeniyle ayrılmış ve orta sağa yeni bir ahlakî boyut getirme çabasına girmiştir.
DEMOKRAT PARTİ, belki de bu ittifaka 70 yıldır rakip kabul edilen CHP ile girmesi, demokraside ülke çıkarlarını gözetmenin taşıdığı ahlakî değerlere örnek olması bakımından takdire şayandır.
SAADET PARTİSİ, anayasal çizgide, laiklik güvencesi altında İslamî değerlerle sivil ve siyasî yaşamı demokrasi içinde yürütmektedir.
CHP, yüz yılın deneyimi ile “önce vatan gerisi teferruat” tır diyerek olaylara ve duruma vakıf olmuş, zoru başarmış ve bir toplumsal birliktelik sağlamıştır. CHP, yönetsel süreçte ahlakî değerleri ön planda tutması ile, Belediyelerinin 4 yıllık icraatlarında fire vermemeleri ile topluma güven vermiştir.
Üçüncü ittifak Sol ve HDP’dir. Burada solun demokrasiyi yaşatma samimiyeti artan bir ilgi ile sonuçlanacaktır görüşündeyim.
HDP bir uzun yolun gerçeğidir, giderek APO HDP’ sinden Demirtaş HDP’sine evrilerek Türkiye partisi olmak çizgisine geçmektedir. Bu da etik ve etnik sonuçlara dayalı bölgesel hakların, ülke bütünü için ancak çözümlerin TBMM içinde olduğu ölçüde başarılı olabileceğini göstermektedir.
Okuduğunuz için teşekkürler, iki ahlak süreci anlatmaya çalıştım, tercih sizindir.
15 Mayıs’a baharları seyretmekten başka kaygımız olmadan uyanmak dileğiyle…
Sevgi ile kalın …
Cenap Murtezaoğlu – İşletmeci
Çok güzel özetlenmiş harika bir yazı.
Tebrik ederim.