“Ekmekçilere bile verecek paramız kalmamıştı!”
Mustafa Kemal Atatürk: “Millet bizi buraya beş kişinin eline milleti terk edelim diye göndermemiştir!”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 105’nci yılını kutlayacağız. Bu süreçte yaşanan olayları çok kısaca bir kez daha hatırlatmak istedik. Ne geçmiş bilinmeden Cumhuriyet’imizin değeri anlaşılır ne de bugün içinde bulunduğumuz karanlığın sebebi…
Karanlıktan çıkmak için tekrar tekrar ve yine tekrar tekrar yazıp hatırlatmaya devam edeceğiz…
Mustafa Kemal Paşa, kurtuluş mücadelesinin fitilini ateşlemek üzere, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmıştır. Önce Amasya sonra da Erzurum ve Sivas’ta kongreler gerçekleştirilir. Amasya Tamimi’nde ulusal bağımsızlığın ancak “milletin azim ve iradesi” ile sağlanacağı vurgulanır ve bu karar bütün dünyaya ilan edilir. Amasya Bildirisi ile ülke çapında bir direnişin şifreleri verilmiştir. Amasya’nın ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanır. Her iki kongrede alınan kararların 1. Maddesi aynı kararlı iradeyi vurgulamaktadır:
“Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.”
12 Ocak 1920’de kabul ve ilan edilen Millî Ant’ın özü de aynıdır:
“Bölünmez, bağımsız, hür ve çağdaş bir Türkiye!”
16 Mart 1920 sabahı İstanbul işgal edilir. Mustafa Kemal, tüm vali ve mutasarrıflara, Kolordu ve Tümen Komutanlıklarına, bütün Müdafaa-i Hukuk Merkez Kurullarıyla Yönetim Kurullarına yapılmasını istediği emirlerini birer telgraf ile bildirir. Yabancı devlet temsilcilerine, Dışişleri Bakanlıklarına ve Millet Meclislerine de birer protesto telgrafı gönderir. Ardından da Türk milletine seslenir:
“Bugün, İstanbul’u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı Devletinin yedi yüz senelik hayat ve hâkimiyetine son verildi. Yani bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, hayat ve istiklal hakkının ve bütün istikbalinin müdafaasına davet edildi.”
Türk milleti, Ata’sının bu davetini canıyla ve kanıyla yerine getirecektir.
İstanbul’un işgali üzerine Osmanlı Mebuslar Meclisi 18 Mart 1920’de son toplantısını yapar ve çalışmalarına ara verme kararı alır. Kuvayı Milliye karşıtı olduğunu ilan etmesi istenen Sadrazam Salih Paşa, baskılara daha fazla dayanamaz ve istifa eder. Ankara’da yeni bir Meclis kurulması kesinlikle şarttır. Mustafa Kemal Paşa vakit kaybetmeden Komutanlara, Ankara’da Meclis toplanması yolunda acele görüş isteyen bir telgraf gönderir. Ardından da Vilayetlere, Mutasarrıflıklara ve Kolordu Komutanlarına bir genelge göndererek; “Ankara’da olağanüstü yetkiye sahip bir Meclis, millet işlerini yönetmek ve denetlemek üzere toplanacaktır.” bilgisini verir.
6 Nisan 1920 günü Ankara’da “Anadolu Ajansı” kurulur; iki gün sonra da bir genelge ile ajansın kurulduğu duyurulur: “Vatan ve milletimizin en büyük tehlikeyle karşı karşıya kalması sonucu olarak bütün Rumeli ve Anadolu’nun giriştiği millî ve mukaddes savaş esnasında halkın iç ve dış en doğru haberlerle aydınlatılması ivedi ihtiyacı dikkate alınmış ve sonucunda Ankara’da ‘Anadolu Ajansı’ adı altında bir kurum oluşturulmuştur.” (Günümüzün Anadolu Ajansı’nın içinde bulunduğu “yandaşlık” boyutuna girmeyeceğiz…)
Osmanlı Meclis-i Mebusanı, 11 Nisan’da Padişah’ın iradesiyle feshedilir.
21 Nisan 1920: Mustafa Kemal Paşa vilayetlere şu tarihî genelgeyi gönderir: “Nisan’ın 23’üncü Cuma günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.”
Aynı gün Balıkesir’de 61. Tümen Komutanlığına ve Mudanya Kaymakamlığına bir telgraf göndererek, “Büyük Millet Meclisinin açılışından sonra Anadolu vaziyetinin alacağı fevkalade önem sebebiyle İstanbul halkının burada seyredecek olaylardan uzak kalmamaları için Anadolu Ajansı günlük bildirilerinin Bandırma’dan emin kayıkçılar ve vapur kaptanlarıyla düzenli olarak İstanbul’a ulaştırılması” talimatını verir.
Feke Kaymakamı Şerafettin Bey’e de şu emri geçer: “Millî hareketi fırsat sayarak çapulculuğa kalkışacak zorbalar aleyhine Kuvayı Milliye Komutanları ve Niğde 11. Tümen Komutanı Yarbay Arif Bey’le ilişki kurarak en şiddetli önlemleri uygulayınız. Kurtarılan memlekette hükûmetin görevi intizam ve asayişi temin etmektir.”
Mustafa Kemal Paşa, her konuyu büyük bir titizlikle düşünmekte, planlamakta ve en ufak bir ayrıntıyı dahi atlamamaktadır. 22 Nisan 1920 günü, bütün vilayetlere gönderdiği bildirge ile şu tarihî kararı ilan eder: “23 Nisan’dan itibaren bütün mülkî ve askerî makamların ve umum milletin başvuru yerinin, adı geçen Meclis olacağı arz olunur.”
İflah olmaz bir Türk düşmanı olan İngiliz Lloyd George, 29 Ekim 1919’da Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Dünyanın en zengin topraklarından biri olan geniş bir ülkeyi (Türkiye) Türk’ün mahvedici nüfuzundan azad eyledik. Medeniyet yüzlerce yıl bu yolda başarısızlığa uğradıktan sonra İngiltere bunu gerçekleştirdi.”
İşgalci İngiliz’e en iyi cevap 23 Nisan 1920’de Meclis açılışıyla verilir. Bu konuşmayı yaptığı 29 Ekim gününden tam dört yıl sonra 29 Ekim 1923’te de asıl okkalı tokatı yiyecek, tüm dünyaya Cumhuriyet ilan edilecektir.
23 Nisan 1920: Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Büyük Millet Meclisi, (BMM) dualar eşliğinde açılır. BMM’nin ilk Meclis Başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçilir. Burada oluşturulan meclis ve hükûmet, Türkiye’nin yönetimini ele alır. Osmanlı Devletinin yetkileri ise sadece İstanbul ve civarıyla sınırlı kalacaktır. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisinde şu demeci verir: “Yüksek Meclisiniz, bildiğiniz gibi olağanüstü yetkiye sahip olarak yeniden seçilen milletvekilleri ile taarruza uğrayan Hükûmet Merkezinden canını kurtararak buraya gelen milletvekillerinden oluşmuştur.“
Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler, Millî Mücadele için Anadolu’ya geçtikten sonra maddi kaynak sıkıntısı baş göstermişti. Mücadele için para gerekmektedir. Atatürk, bankalara borçlanmaya kesinlikle karşıdır ve etrafındakilere de yasaklamıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse; Erzurum’dan Sivas’a giderken yaşanan para sıkıntısı Binbaşı Süleyman Bey’in verdiği dokuz yüz lirayla çözülür. Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri de kendi aralarında topladıkları bin lirayı Atatürk ve heyetine verirler. Otomobillerin benzini Sivas-Amerikan Okulu müdürlüğünce karşılanır. Sivas Osmanlı Bankası Müdürü’nden bin lira ödünç alınır. Hacı Bektaş Dergâhı Şeyhi Cemalettin Efendi de Atatürk’ün heyetine para yardımı yapanlardandır. Yoksulluk öyle bir boyuta çıkmıştır ki Ankara’da BMM açılışında, yeni sivil elbisesi olmadığı için Erzurum Valisi Münir Bey’in “İstanbulin” denilen takım elbisesini giyen Mustafa Kemal Paşa’ya, uzun ceket ve reye pantolon bol gelmiştir.
Yeni Türkiye’nin kuruluşunu temsil eden Meclisin açılışına, kurucusunun “emanet” elbiseyle katılması, Millî Mücadele’nin nasıl bir yokluk içinde kazanıldığına dair gurur verici bir örnektir. Mazhar Müfit Kansu yaşadıkları yoksulluğu; anılarında şöyle anlatmaktadır: “Aylarca sabahları bir bardak çay ile bir dilim ekmek yedik. Bütün paramız; yol için yirmi yumurta, bir okka peynir ve on ekmeğe yettiğinden bunları aldırdık. Ekmekçilere bile verecek paramız kalmamıştı. Benim bir kürküm vardı. Erzurumlu Nafiz Bey’e müracaat ederek sattırılmasını rica ettim. Nafiz Bey, ‘Ocak ayı içindeyiz, ne giyeceksin?’ diye satmamakta ısrar ettiyse de ne olursa olsun kulağıma giremezdi. Aç mı kalacaktık? Nihayet onu da sattık. Kimsede satılacak bir şey kalmadı. Paşa ile bu hususta bir çare bulamayarak, ‘hele sabah olsun’ diyerek odalarımıza çekildik. Ankara’ya geldiğimiz zaman hemen bir hafta, bizi belediye besledi!”
Kansu; Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya geldiğinde, Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin tüccardan toplayıp kendisine verdiği bin lirayla biraz olsun nefes alabildiklerini ancak Müftü Efendi’ye ikram edecekleri bir fincan şekerli kahvenin dahi olmadığını üzülerek ifade edecektir. Rıfat Börekçi, eşi ile birlikte biriktirdiği cenaze parası olan bin iki yüz lirayı da Millî Mücadele için bağışlamıştır. Günümüzün, kendilerine hediye edilen milyarlık zırhlı araçlarıyla gezen diyanet başkanlarını düşününce, Rıfat Börekçi gibi din adamlarını her zaman rahmet ve minnetle anmak gerekiyor.
Bu Cumhuriyet, Mazhar Müfit Kansuların paltosu, Mehmet Rıfat Börekçilerin kefen parasıyla kuruldu.
Ankara’da Meclis coşkusu yaşanırken İstanbul’da Damat Ferit, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere beraberindekileri de kapsayan idam fermanı çıkartır. Vahdettin hiç bekletmeden kararı imzalar; idam cezası ile de yetinmeyip Mustafa Kemal Paşa’nın rütbesini yarbaylığa indirir. Tüm bu ihanetlere rağmen Türkün Millî Meclisi açılmış ve Cumhuriyet’in ilanına giden aydınlık yol görünmüştür. Ama öncelikle düşmanı Türk yurdundan bütünüyle atmak gerekmektedir. Bunun için tüm hazırlıklar sürdürülmektedir. Elbette o zafer günü çok uzakta değildir.
Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıktığı ilk günden itibaren arkasına daima milleti ve Türk ordusunu almış, hukukî duruma uygun hareket etmiş; halkın iradesini yansıtacak bir Büyük Millet Meclisinin açılması için mücadele vermiştir. 24 Nisan günü Meclis’te yaptığı teşekkür konuşmasında sarf ettiği şu sözler onun değer verdiği tek kavramın millet sevgisi ve takdiri olduğunu en güzel bir şekilde ifade etmektedir;
“Benim için dünyada en büyük mükâfat, milletin en ufak bir takdir ve iltifatıdır…”
Türk’ün son Meclis’inin açılışına giden o zorlu süreci burada kısaca vermeye çalıştık. Yazıyı, çağlar üstü lider Mustafa Kemal Atatürk’ün 24 Nisan 1920’de milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmadan bir bölüm ile bitirelim:
“Bu dakikadan itibaren teklif ediyorum: Derhal memleketin mukadderatını üzerinize alınız! Bütün bu Meclis bütün manasıyla sorumlu olmak lazım gelir. Millet bizi ancak bunun için gönderdi; bizi buraya beş kişinin eline milleti terk edelim diye göndermemiştir!”
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 105’nci yıl dönümü kutlu olsun!
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimize rahmet diliyoruz. Vatan size minnettardır.
Tülay Hergünlü
Yararlanılan Kaynaklar:
Canan Murtezaoğlu-Tülay Hergünlü; Hiçbir Şey Bitmedi, Cinius Yay. 2023
Tülay Hergünlü; İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne, Türkiye’nin Hafızası (1914-1920) Klaros Yay. 2022