Başkanlık sisteminde “Türk tipi” ekonomi (2)
Mustafa Kemal Atatürk; “Ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz; toplumsal ve siyasi felâketlerden yakasını kurtaramaz.”
2021’in bitmesine dört gün kala Bakan Nebati ne demişti; “Bir uyuyun, altı ay sonra uyanın, Türkiye’de çok farklı noktalara gideceğiz!”
Bakan’a göre kolay tabii; yılbaşını bile sabaha kadar uyanık geçirdik. Aman, aman eğlendik filan zannetmeyin; bu yıl acaba başımıza neler gelecek diye düşünmekten uyuyamadık… Zaten Diyanet de fetva verdi; “Noel için ve Noel’in figürleriyle pasta yapıp satmak caiz değildir.” dedi. Pasta bile yiyemedik ama Noel pastası olduğu için değil, fiyatı çok pahalı olduğu için…
Keşke biraz uyuyabilsek…
2021 yılında bir önceki yıla göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) %36,08, Üretici Fiyat Endeksi ÜFE ise %80 artış göstermişti. Dolar 14 TL’ye doğru yaklaşırken enflasyon %36 olarak açıklandı. Emekli zammı ise %25’te kaldı.
2022 yılına girdiğimizde bir dolar 13,35, bir euro ise 15,11 liradan işlem görüyordu. Altın fiyatları da yerinde durmamıştı; bir gram altın, 784,79, çeyrek altın 1.260,87, yarım altın 2.527,74, Cumhuriyet altını ise 5.105 lira ile rekor üstüne rekor kırdı.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, uyguladıkları yeni ekonomi modelini; “Biz Ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar var. Birilerinin bize söylediği ve öğrettiği şeyin dışına çıkıyoruz, bu yolda yürümeye devam edeceğiz.” diyerek açıkladı. Bunun anlamı; “biz artık dünyada kabul görmüş geleneksel ve bilimsel ekonomi uygulamalarını terk ediyoruz” idi. Bakan, “Döviz kurları dengeye kavuştu, artık bir gündem maddemiz değil.” iddiasında da bulundu. Döviz kurlarının ne kadar dengeye kavuştuğunu zaman gösterecekti.
12 Ocak itibariyle 1 litre (markası bende saklı) süt 13,50, mandalina 15 lira oldu. Daha önce 39 liraya aldığımız (yine markası bende saklı olan) 30’lu yumurta dövizin fırlamasından sonra önce 45, sonra 59, ardından da 71 liraya yükseldi. 2020 yılında 5 kiloluk ayçiçeği yağı tenekesi 40 lira civarındaydı. Önce 5’lik tenekeler ortadan kalktı sonra da aynı fiyata 4’lük tenekelerin satışı başladı. Geçtiğimiz yıl 5 kiloluk ayçiçeği yağı 60-70 lira oldu. Her ne kadar birileri “yağ sorunumuz yok” dese de fiyatları yerinde durmayan bir yağ sorunumuz olduğu ortadaydı. Raflardan kaldırılan ayçiçeği yağı için vatandaşlar kuyruklarda birbirlerini ezdi. Mart 2022 itibariye ayçiçeği yağının kilosu 35-36 liraya yükseldi. Tabi bu fiyatları da arayacağımız günler çok uzakta değildi.
Bakan Nebati; “Bu yıl tarihî rekorların kırıldığı, yeni ekonomik modelin tamamen uygulanabilir olduğu, daha istikrarlı, Türkiye’nin kazanımlarının en yüksek olduğu yıllardan biri olacak. Bu dönem herkesin kazandığı, ülke paylaşımlarının en müreffeh toplum seviyesinde olacak şekilde gerçekleştirildiği ve önünü gören, hesabını kitabını yapabilen bir dönem olacak, rahat olun.” dedi.
Rahatız yani, sıkıntı yok da şu fiyatları durduracak bir ekonomik modeli hâlâ bulamadınız vesselâm!
Merkez Bankası, 2021 yılının Mart ayındaki toplantısında yıllık politika faizini yüzde 17’den 19’a yükseltmiş; Eylül’den itibaren art arda aldığı faiz indirimi kararlarıyla %14’e çekmişti. Bu yılın ilk toplantısında faiz oranını değiştirmedi.
Merkez Bankası’nın faiz indirimine ilişkin, “Bir Müslüman olarak ‘nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu!” diyen Cumhurbaşkanı, “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” düşüncesinden vazgeçmek niyetinde değildi. Politika faizi %14 olsa da diğer faizler örneğin; aylık Kredili Mevduat Hesabı (KMH) faizi %2,20, Otomobil Kredisi faizi %2,10, Konut Kredisi faizi ise %2,05 idi. Bazı ilahiyatçılar “Riba ayrı faiz ayrı” diyerek “faiz ve Nas” açıklamasına karşı çıktılar. Enflasyon oranlarında ise ilginç hesaplamalar yaşanıyordu. TÜİK’e göre %48,69 olan enflasyon, ENAG (Enflasyon Araştırma Kurumu)’a göre %114,87 idi.
Bazı çevreler TÜİK’e, “hesabını kitabını yapabilen” bir devlet kurumu ancak bu kadar olur diyerek alkış tutarken, Cumhurbaşkanı çıktı ve “… Yakında ikinci nükleer enerji santrali geliyor. Sizin hayatınızda sadece mum vardı mum, gaz lambası var. Biz ise bunu bu hale getirdik.” dedi. Getirdikleri “enerji” ve “gözlerdeki ışıltı” ekonomisi vatandaşın karnını doyurmuyordu ne yazık ki ama bir yerde de haklı sayılırdı; artık derdimize ağlamak için mum yakmamıza gerek kalmamıştı… Elektrik yakıp faturalara bakıp derdimize yanacak çağa girmiştik, hamdolsun!
Bakan Nebati bu kez gözünü “vatandaşın yastık altına” dikmişti; “Yastık altında beş bin ton altın var.” dedi. Vatandaş ise tıpkı geçmişte Özal amcasına yaptığı gibi yine “Iııhhh, vermemmm!” diyecekti.
Bakan şöyle devam etti: “Bizim açımızdan önemli olan döviz kurunun stabil olarak devam etmesidir.” Ama bir türlü yerinde duramayan cilveli döviz kurları yine Bakan’ı hayal kırıklığına uğratacaktı…
Derken “Yeliz” lâkaplı AKP’li vekil “Bizim bu zamlarda dahlimiz yok. En büyük dahil CHP’de.” dedi. E o da haklıydı tabii. Sonuçta 20 yıldır iktidarda olan CHP’ydi vesselâm…
Herkes konuşur da yandaş gazeteciler durur mu; işte onlardan birisi bakın neler yazdı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan milletin derdiyle dertlenen bir lider. Garip gureba babası. O nedenle fiyat artışlarından dolayı büyük bir acı yaşadığını hissediyorum. Çare bulmak için çırpınıyor. …” dedi. E, bu sözlerden sonra vatandaş ne yapsın! Kendi derdini unuttu, “Garip, gureba babası Cumhurbaşkanı” için ağlamaya başladı.
Ve Rusya-Ukrayna kapıştı. Bize ne bundan diyeceğiz ama kazın ayağı öyle değil işte. 2021 yılından itibaren Türkiye, buğday ithalatının %78’ini Rusya’dan, %12’sini ise Ukrayna’dan karşılıyor… İşin ucunda aç kalmak var yani… Bu arada, memlekette ayçiçeği tarlalarına ne olmuş da ABD’den Dakota çekirdeği ithal ediliyor; kilosu 51,30 liradan satılıyor; anlayan var mı?
Bu yaşıma geldim böyle bir durum ile karşılaşmadım; artık boş baklava, boş tost ve boş dürüm satılmaya başlandı… Buna da şükür…
İnsanlar çöplerden yiyecek toplarken, analar market-pazar gezip çürük sebze-meyve toplayarak çocuklarını beslemeye çalışırken, birileri çıktı ve “Manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması” yenilmesi tavsiyesinde bulundu. “Ekmekleri yoksa pasta yesinler” misali…
2-3 liradan satılan kıvırcık salata 15 liradan tezgâhlardaki yerini aldı. Et fiyatlarını ne siz sorun ne de biz söyleyelim; bırakalım Et ve Süt Kurumu’nun Başkanı söylesin; “Kurumun önünde kuyruk oluyor diye zam yaptık…”
Bakan Nebati’den şık bir açıklama daha geldi; “Türk lirası en düşük durumda, daha ineceği yer yok. Vatandaş rahat olsun.”
Rahat olacağız da Sayın Bakan, şu dövizi bir tutabilseniz… Tarih 22 Mart 2022; bir dolar 14,83, 1 euro16,30 Türk lirası oldu…
Vatandaşın gözleri bir demet taze soğanın 10,50, bir demet dereotunun 10,50 patatesin kilosunun ise 8,99 lira olduğunu gördü ama ne gam; Çanakkale Köprüsü açıldı… Sıkıntı yok!
Bakan Nebati yerinde duramıyor, demeç üstüne demeç veriyordu: “Faiz ve kur odağında sığ bir alanın içinde sıkışan Türkiye ekonomisini kurtardık elhamdülillah… Dünya Türkiye ekonomi modelini izlemeye almış durumda. Ekonomi hücrelerinizde hissedeceğiniz enerjidir. Biz aynaya baktığımız zaman heyecan, enerji, güç, iman, istikrar, bayrak, vatan, millet diyerek yolumuza devam ediyoruz.”
Bakan Nebati ne yapmaya çalışıyor anlamak mümkün değildi. Ekonomiyi tozpembe göstermek için algı mı yaratmaya çalışıyordu bilemedik. Öyle ya, bugüne bugün koskoca bir ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı; yalan yanlış konuşacak değildi ya!
Sayın Bakan, acaba, içinde bir yerlerde sakladığı bir korkusu var da bunu örtbas etmek için mi böyle konuşuyor diye düşünmek de mümkün. Geçmişte katıldığı bir televizyon programında sunucuya ne demişti; “Sen maaş alıyorsun, en fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin; ama ben bu işi düzeltmezsem eğer 1000 çalışanımla beraber bütün varlığımı kaybederim, bunu göze alır mıyım?”
Sizce alabilir mi?
Neyse biz devam edelim… Dövizin anormal yükselişi karşısında hükümet, vatandaşları Türk Lirası cinsinden mevduat hesaplarına yönlendirmeye çalışmıştı. Bunu teşvik etmek için de Kur Korumalı Mevduat Hesabı (KKMH) oluşturmuştu. Yani vatandaş parasını TL hesabına yatırınca hem TL faizi hem de döviz artışına göre de kur farkı alacaktı. Faizi banka, kur farkını ise hazine yani vatandaş ödeyecekti.
Bu önlem yetmemiş olacak ki bu kez banka müşterilerinin Türk Lirası cinsinden kredi kullanarak döviz satın almalarının yolu da kapatıldı. Kredi kullanmak istenen bankanın ekranında bir “bilgilendirme” penceresi açılmakta ve şu ifadelere yer verilmekteydi: “Kredilerin döviz, altın, hisse senedi, kripto varlıklar vb. finansal getiri sağlamaya yönelik yatırımlara kullanılmaması gerekmektedir.” Bu şu anlama gelmekteydi: Kullandığınız TL kredisi ile bankamızdan döviz, altın vb. yatırım araçlarını alamazsınız. Merkez Bankası böyle bir döviz darboğazı içindeydi yani…
Nisan ayı girdiğinde doğalgaza, şekere, kırmızı ete zam yapıldı. Çarliston biberin kilosu 40 liraya çıktı. Geçmişte de yokluk ve kıtlık örnekleri olduğunu söyleyen Tarım Bakanı ise şöyle diyordu; “Türkiye’de aç açıkta kimse yok, tarım doyuruyor herkesi, çok şükür.”
Bakan Nebati yine konuştu; “Kur stabil hale geldi, kontrolümüz altında. … Çözüldü mü bu iş, çözüldü. Sorun ne? Enflasyon. 2018’den beri döviz kurunun oynak olması, yükselmesi enflasyonla birleşince enflasyonun artmasına sebep oldu. Bizi üzüyor mu? Üzüyor!” Kısaca Bakan’a göre enflasyonun sebebi dövizdeki artış. E hani “faiz sebep enflasyon sonuç” tu…
Bakan Bey ne kadar üzülür bilemeyiz ama şekerin kilosunun 17 lira olması vatandaşı oldukça fazla üzüyor. Ayrıca Bakan Bey hangi ülkede yaşıyor bilmiyoruz ama döviz kurlarının durduğu da yok! Mayıs ayında dolar 15,23 lira oldu. Aylık 0,99 faiz oranıyla konut satışları başladı. Müteahhitlere 20 milyar liralık kaynak aktarılacakmış. Eskiden Türkiye’nin lokomotif sektörü tekstil idi, şimdilerde konut… Yap konutu yabancılar alsın; üstüne de vatandaşlık ver; gelsin oylar…
Bakan Nebati konuştukça rahatlıyor olmalı ki yine konuştu ve; “Fahiş artışları takip ediyoruz. Asla müsamaha göstermeyeceğiz.” dedi.
Bu konuşmalar artık kabak tadı vermeye başladı vesselâm!
Devam edecek…
Tülay Hergünlü – SMMM