Vatandaş Okuması

Bilgi ile büyüyelim, akıl ile yükselelim, beynimizi özgür kılalım!

Özgürlüğe Uyanış

Ödevsiz okul olur mu?


Yazının özeti : Eğitim sistemimizin önemli sorunlarından biri de ödev sendromudur. Okullarımızdaki milyonlarca öğrencinin neredeyse tamamı artık klasik ödevlere isyan etmektedir. Ödev, sadece öğrencileri değil, evde anne ve babaları, okulda da öğretmenleri bunaltan sorunların başında gelmektedir. Peki ödeve isyan eden çocuklarımız haksız mı? Ödev kaldırılmalı mı? Ödevsiz okul olur mu?

Çocuklarımız mevcut ödev anlayışına isyan etmekte kesinlikle haklıdırlar! Çünkü bizdeki ödevler çağ dışı kalmış ezber eğitim yaklaşımının bir türevidir. Ve ezber ne kadar çağ dışı ise, onun türevi olan ödevler de o kadar çağ dışıdır. Bu anlamda vakit kaybetmeden ezbersiz eğitime yani yaparak yaşayarak eğitime geçilmelidir. Bunu başardığımızda, mevcut ödevlere gerek kalmaz.

Soru: Ödevsiz okul olur mu? Cevap: Elbette olur! Soru: Peki nasıl? Okumak isterseniz cevabı aşağıda…

Ödev sendromu

Geleneksel eğitim sistemlerinde son yıllarda yaşanan önemli sorunlardan biri de ödev sendromudur! Her yıl daha fazla sayıda öğrenci ödeve karşı direnç göstermektedir. Üstelik bu davranışı gösteren öğrencilerin hemen tamamı son derecede zeki, “cin gibi” diye tanımladığımız çocuklardan oluşmaktadır. Onların, eve gelir gelmez ödev yapmak yerine bilgisayarın başına oturmaları, tabletteki oyunlardan kendilerini alamamaları ya da televizyona kilitlenmeleri ebeveynleri çıldırtmaktadır.

Öğrencilerin, ödev yapmadan okula gelmeleri öğretmenleri de en fazla uğraştıran sorunlardan biridir. Bilinen o ki, ödev sorunu çocukların evde anne babalarıyla, okulda ise öğretmenleriyle ilişkilerini giderek bozmakta ve sonuçta can sıkıcı bir çatışmaya dönüşmektedir. Aslında bu çatışmadan taraflardan hiçbiri kârlı çıkmamakla birlikte, en çok da çocuklar zarar görmektedir. Zira çatışma sonucunda öğretmenlerle anne ve babalar nezdinde çocuğun payına düşen zarar, genellikle iki sözcükten oluşan şu yargıya dönüşmektedir: Tembel ve sorumsuz!

Henüz hayatının başında böyle bir tanımlama bir çocuğu nasıl etkiler, ona neye mal olur? Yetişkinler bile kendileri hakkındaki en küçük eleştiriden etkilenerek uykuları kaçarken, 8‐10 yaşındaki bir çocuk böyle bir travmaya nasıl katlanır? Katlanıyor görünse bile, kendisi hakkında nasıl bir algı oluşturur? Dahası, böylesine ağır bir yarayla bundan sonraki hayatını nasıl yönetir? Biz yetişkinler bunun hesabına pek girmeyiz.

Sorunun nedeni çocuklarımız değil!

Görüldüğü gibi ortada öncelikle çocuklarımız olmak üzere, öğretmenleri velileri ve Millî Eğitim Bakanlığını doğrudan ilgilendiren önemli bir sorun bulunmaktadır. İlk bakışta bu sorunun nedeni çocuklarımız görünse de işin böyle olmadığı artık bilinmektedir. Bu bağlamda, ödev sorunun çözmek istiyorsak, bilim ışığında, aşağıdaki sorulara cesaretle cevap aramalıyız.

  • Çocuklarımız neden ödeve başkaldırmaktadır?
  • Geleneksel ödevlerle onların okul dışı öğrenmelerini engellemiş olmuyor muyuz?
  • Ödev gerekli mi?
  • Ödevsiz okul olur mu?

Nedenlerini ortaya koymadan yukarıdaki sorulara karşılık, “ödevler kaldırılmalıdır” şeklinde klişe bir cevap vermek kolaycılık olur. Bunun yerine, çocuklarımızı tepki vermeye iten gerçekleri tartışmak ve buradan hareketle sorunu çözmek durumundayız. Değilse, önümüzdeki süreçte daha büyük sorunlara ve çatışmalara hazır olmalıyız! Bu sorununu çözmek için işin bilimsel yanına bakmak gerekir.

İşin bilimsel yanı şudur: Bütün dünyada, okul öğrenmelerinde iki temel yaklaşım vardır.

  1. Öğretmen merkezli öğrenme, yani ezber öğrenme yaklaşımı.
  2. Öğrenci merkezli öğrenme, yani yaparak yaşayarak öğrenme, yani ezbersiz öğrenme yaklaşımı.

Birincisi, az gelişmiş toplumların bir türlü vazgeçemediği ve ülkemizde de bugüne kadar hemen hepimize uygulanan öğrenme biçimi, yani öğretmen merkezli öğrenme yani ezber öğrenme yaklaşımı.

Ezber öğrenme yaklaşımı

Bilindiği gibi, ezber öğrenme yaklaşımında, ilkokuldan üniversiteye kadar öğrenciler sıralara çakılı vaziyette öğretmenlerini dinleyerek bilgileri ezberlemeye çalışır. Bu yetmezmiş gibi akşamları da saatlerce ödev yaparak öğrendiklerini güya pekiştirmeye çalışırlar. Ancak yıllar sonra bir bakarlar ki öğrendiklerinin tamamına yakını unutulmuş ve ödev sayesinde sorumlulukları falan da gelişmemiş. Kısacası öğrenme ve sorumluluk geliştirme adına en güzel yılları heba olup gitmiş!

Asırlarca uygulanan bu yaklaşım ilkeldir ve gelişmiş eğitim sistemlerinde çoktan terk edilmiş verimsiz bir öğrenme yanılsamasıdır. Buna rağmen öğrenmeleri hâlâ bu verimsiz yaklaşım üzerinden sağlamaya çalışıyorsanız ne yazık ki ödev kaçınılmazdır. Çünkü bu yaklaşımda, öğrenmeler ezbere dayandığı için kısa sürede unutulur. Unutma süresini ötelemek ve en azından sınavları aşıncaya hafızada tutmak için aralıklı tekrar gerekir. Çocuklarımıza dayattığımız bitmez tükenmez alıştırmalar ve sendroma dönüşen ödevler bunu sağlamak içindir.

Özetle ödev, ezber öğretim yaklaşımın türevi ve ayrılmaz bir parçasıdır. Eğitimciler olarak hâlâ öğretmen merkezli, yani ezber öğrenme yapıyorsak ödev vermeye mahkûmuz demektir. Böyle bir durumda da hiç değilse iyi tasarlanmış, amacı doğru belirlenmiş ve kısa zamanda yapılabilecek ödevler hazırlamalıyız.

 Ezbersiz öğrenme yaklaşımı

İkinci yaklaşım ise, gelişmiş eğitim sistemlerinde kullanılan öğrenci merkezli yani yaparak yaşayarak, yani ezbersiz öğrenme yaklaşımıdır.

Bu yaklaşımda okul öğrenmelerinin ders saatleri içinde ve yaşantı sonucunda gerçekleşmesi esastır. Söz konusu yaklaşım, ilkokuldan üniversiteye kadar her eğitim kademesi için geçerlidir ve bütün bilimsel öğrenme kuramlarının doğruluğunda birleştiği bir gerçektir. Öğrenci merkezli yaklaşımda öğrenme yaşantı sonucunda gerçekleştiği için hem nitelikli hem de kalıcıdır. Bu nedenle ayrıca zorlama ödevlerle pekiştirmeye ve anlamsız tekrarlara gerek kalmaz.

Kısacası gerçek anlamdaki öğrenci merkezli öğrenmede geleneksel ödevlere ihtiyaç duyulmaz ve dolayısıyla ödev sendromu da yaşanmaz. Bunun yerine, tercihen okulda ya da okul dışı zamanlarda yapılmak üzere proje ve performansa dayalı çalışmalara yer verilir. Bu çalışmalarda da öğrencinin istekli olmasına ve konuyu kendi isteğiyle seçmesine özen gösterilir. Böylece yüksek motivasyonla ortaya bir ürün çıkarması ve bu yolla öğrenmesi desteklenmiş olur.

Sonuç ve öneri : Mevcut ödev anlayışımız eğitim sistemimizin acil çözüm bekleyen sorunlarından biridir. Bu bağlamda başlıktaki soruyu bir kez daha yineleyelim: Ödevsiz okul olur mu?

Cevap: Elbette olur!

Bunun için öğrenci merkezli, yani yaparak yaşayarak, yani ezbersiz öğrenmeyi başarmak gerekiyor. Üstelik bunu yapmak sadece ödev sıkıntısını aşmak için değil, çocuklarımızın başarısını artırmak için de zorunludur.

Ancak, bunun çözümünü sadece öğretmene yıkarak işin içinden sıyrılmak elbette doğru olmaz. Şüphesiz her eğitim sorunu gibi, ödev sorunun çözümünde de öncelikli görev öğretmene düşmektedir. Ancak böylesine karmaşık ve âdeta herkesin genetiğine işlemiş bir sorunu elbirliği yapmadan çözmek mümkün değildir. Bunun için bütün bileşenlerin üzerlerine düşeni yapmaları ve öğretmene destek olmaları şarttır.

Bu bağlamda:

  1. Millî Eğitim Bakanlığı ders programlarını ezbersiz eğitime göre düzenlemeli ve konular okul saatleri içinde işlenebilecek şekilde sadeleştirmelidir.
  2. Okulların fiziki yapısı, bütün öğrenmelerin yaşantı sonucunda ve okulda sağlanacağı şekilde yeniden düzenlenmelidir.
  3. Ders araç gereçleri, yaparak yaşayarak öğrenmeyi sağlayacak özellik ve yeterlikte olmalıdır.
  4. Okullar, kendi aralarındaki ödev verme yarışından vazgeçmelidir.
  5. Veliler “ödevli okul” takıntısından arınmış olarak okul tercihinde bulunmalıdır.
  6. Öğretmenler özgün etkinlikler kullanarak öğrenmeleri yaşantıya dayandırmalı ve anne babaları bu konuda aydınlatmalıdır.
  7. Ders ve çalışma kitapları, yaparak yaşayarak öğrenmeyi sağlayacak şekilde yeniden tasarlanmalıdır.

 

Ali Rıza Çatal
Öğretmen, E. Milli Eğitim Müfettişi


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir