İttifakların önceliği iktidar mıdır; “VATAN” mıdır?
İki parti: Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) ve Halkın Demokrasi Partisi (HDP)…
Biri “Hizbullah” adlı dinci terör örgütü diğeri “PKK” adlı etnik terör örgütü ile bağlantılı olduğu iddia edilen iki siyasî parti.
Biri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, diğeri ise Cumhur İttifakı vasıtasıyla Meclis’e girmek üzere…
HDP’ nin İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yatmakta olan PKK elebaşısı Abdullah Öcalan ile olan bağını dünya âlem biliyor. Bunları burada tekrar etmenin gereği yok. Ayrıca bu parti hiçbir zaman çıkıp “Bizim PKK terör örgütü ile bir bağlantımız yoktur!” demedi, diyemedi. İlave olarak parti mensupları her söylemlerinde Türk Milleti yerine ısrarla, bir PKK söylemi olan “Türkiye halkları” ifadesini kullanıyorlar. Türk ve Atatürk kimliğine karşı olduklarını hiçbir zaman inkâr etmiyorlar; bunları da biliyoruz. Biz gelelim diğer partiye yani HÜDA-PAR’a… Ancak öncesinde Hizbullah örgütünden kısaca bahsetmemiz gerekiyor.
2000 yılına girildiğinde etnik terör, PKK’nın elebaşısı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla hız kesmiştir. Ancak bu kez sahneye bir dinci terör örgütü çıkar: Hizbullah yani Allah’ın Partisi veya Allah’ın Hizbi!
Hizbullah, 1970’li yılların sonlarında, İran Devrimi’nden etkilenen bir avuç Kürt kökenli gencin başlattığı bir harekettir ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından kurumsallaşmaya gitmiş; iniş çıkışlarla bugüne kadar gelmiştir. Örgüt en büyük desteği İran, PKK ve geleneksel dindar çevrelerden alır ve bu destek sayesinde birçok köyde, medresede, cami ve öğrenci yurdunda rahatlıkla örgütlenir. Ancak PKK’nın 1991 sonunda bu örgütü kendine engel görüp bazı yöneticilerine saldırmasıyla iş birliği bozulur; çatışmalar başlar. PKK’ya göre Hizbullah, devletin bölgedeki son kozlarından biridir ve yok edilmesi gerekmektedir.
Uzun bir süre gizli ev toplantıları halinde gelişen örgütlenme çalışmaları 1987’de alenileşir. Örgütün lideri Hüseyin Velioğlu izleyecekleri yol haritasını şöyle açıklamaktadır: “Bizden başka, rejime muhalif hareketin kalmaması gerekiyor. Rejimin tek alternatifi olmak, halkın rejime olan muhalefetini tek alternatifte toplamak için bu şarttır. Tek alternatife dönüştükten sonra hesaplaşma, rejimle bu tek alternatif arasında olacak.” (Rejim dedikleri Cumhuriyet olsa gerek…)
Hizbullah, basında yer alan iddialara göre insanlarda dehşet uyandıran cinayetlerin (domuz bağı yöntemiyle bağlanıp boğularak öldürülen ve üzerlerine kireç dökülerek gömülen insanlar) yapılan geniş çaplı operasyonlar ile ortaya çıkmasıyla adını duyurmaya başlar. Burada cinayetlere ayrıntılı olarak girmeyeceğiz. Merak eden araştırıp bulabilir.
Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Hizbullah’ın Güneydoğu’da bazı camileri işgal ettiğini ve yirmi bir din görevlisini öldürdüğünü, altmış kadar din görevlisinin de örgüt ile bağlantılı olduklarının tespit edildiğini açıklar. Bu dönemde Hizbullah, bölgedeki diğer sol hareket mensuplarına, gazetecilere, “İslam’a uygun yaşamadığını” düşündükleri veya hırsızlık, zina ve fuhuşla itham ettikleri kişilere de saldırır.
Örgütün amacı örgüt sorumlularınca şöyle açıklanır: “Eylemleri şeriat ve Allah için yaptık.” “Örgüte katılanlara önce, ‘Türkiye Cumhuriyeti kâfir devlettir’ görüşünü empoze ediyorduk.”*
Hizbullah ile ilgili en çarpıcı açıklama Devlet eski bakanlarından ANAP Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık’tan gelecektir: “1993’te faili meçhul cinayetleri araştırmak için Batman’a gittim. Hizbullah’ın varlığını belgeleriyle saptadım. Ama ‘PKK’yı temizliyorlar’ diye ses çıkarmadık.”**
Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu Ocak 2000’de Beykoz’da öldürülür. 9 Ekim 2014 tarihinde Hürriyet gazetesinde şöyle bir yazı yer alır: “Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun Ocak 2000’de Beykoz’da öldürülmesiyle birlikte örgütte bir değişim dönemi başladı. Bu dönemin en önemli aktörü, Velioğlu’nun öldürülmesi sonrasında başlayan operasyonlarda tutuklanan ya da yurt dışına kaçan yaklaşık 4 bin Hizbullah üyesinin aileleriyle ‘dayanışmayı ve örgütsel ilişkiyi sürdürmeyi’ amaçlayan ‘Mustazaflarla Dayanışma Derneği’ idi. Özellikle bölgede düzenlediği Kutlu Doğum Haftası etkinlikleriyle adını duyuran Mustazaf-Der, bölgede örgütlü onlarca dernek ve vakfı da Peygamber Sevdalıları Platformu adı altında toplamayı başardı. Mustazaf-Der ile sivil toplum çalışması yürüten Hizbullah, bir yandan da Türkiye Siyaseti’ne legal bir partiyle girmenin tartışmasını başlattı. Bu tartışmalar Hür Dava Partisi Hüda-Par’ın kurulmasıyla sonuçlandı.”
Mustazaflarla Dayanışma Derneği (Mustazaf-Der) 2004 yılında kurulmuştur. Dernek, Hizbullah ile ilişkisi olduğu iddiasıyla Mayıs 2012’de Diyarbakır 2.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kapatılır. Kapatılan derneğin başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz’dır.
Her ne kadar HÜDA-PAR tarafından “Mustazaf-Der ile bir ilgilerinin olmadığı” açıklaması gelse de fiiliyatta durum pek öyle görünmüyor. İşte Habertürk’te yer alan başka bir yazı: “Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde organize ettikleri etkinliklerle binlerce kişiyi bir araya getiren ancak mahkeme kararıyla kapatılan Mustazaf-Der, partileşti. Mustazaf-Der’in kapatılmasının ardından ‘Mustazaflar Hareketi’ olarak yollarına devam edeceklerini açıklayan hareketin sözcülerinden Said Şahin, derneğe yakınlığıyla bilinen bir internet sitesine (İLKHA-İlke Haber Ajansı), Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) adıyla parti kurduklarını açıkladı. Said Şahin, parti ismi olarak ortaya çıkan pek çok seçenek içinde, kısaltılması HÜDA-PAR olan Hür Dava Partisi ismini tercih ettiklerini söyledi.”***
Hizbullah hakkında açılan çatı davada yargılanan bazı Hizbullah mensupları 2011’de serbest kalır. Ardından 19 Aralık 2012 tarihinde de HÜDA-PAR kurulur. Partinin kurucu genel başkanı, kapatılan Mustazaf-Der’in genel başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz’dır. İlginç değil mi? Yılmaz, HÜDA-PAR’daki görevini 2013 yılına kadar sürdürür. Parti son seçimlerde yüzde 0,19’da kalmıştır.
Hizbullah-Mustazaf-Der- HÜDA-PAR…
Her ne kadar birbirleriyle bağlantılı olduklarını inkâr etseler de kamuoyu bunun tam tersini düşünmekte. HÜDA-PAR, 2023 seçimlerinde AKP-MHP (Cumhur İttifakı) sıralarından TBMM’ye girme hesapları yapmaktadır. Nitekim 14 Mayıs’ta yapılacak seçimde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı desteleyeceklerini açıklarlar. AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ile Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz HÜDA-PAR Genel Merkezi’ne bir ziyaret gerçekleştirirler. Sonuç olarak “Hizbullah’ın Partisi” olarak kabul edilen HÜDA-PAR da Cumhur ittifakına katılır.
Millet İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, zaten Meclis’te olan HDP ile görüşeceğini belirtti ancak bir ittifak söz konusu değil.
Tüm bu olanlardan hareketle vatandaş olarak sormaya hakkımız yok mu?
İttifakların önceliği iktidar mıdır; “Vatan” mıdır?
Tülay Hergünlü – SMMM
Yararlanılan Kaynaklar:
*Milliyet, 01.02.2000
** Milliyet, “Bile bile Hizbullah” başlıklı haber. 26.01.2001
*** https://www.haberturk.com/gundem/haber/799072-kapatilan-mustazaf-der-parti-kurdu
Tülay Hergünlü; Amerikan Bezi’nden Amerikan Çuvalı’na-Türkiye’nin Hafızası (1982-2002), Klaros Yayınları, 2022
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/huda-pardan-hizbullah-aciklamasi-kim-yoktur-diyorsa-dogru-bir-tespit-yapmiyor-18151
https://medyascope.tv/2023/03/13/hizbullah-mustazaf-der-huda-par-bir-hareketin-tarihi/
https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akp-erdogani-destekleyecegini-aciklayan-huda-pari-ziyaret-edecek-2060351