Zeytinciliğin idam fermanı
Mustafa Kemal Atatürk şöyle der: “Bir şeye muhtaç değiliz. Yalnız bir tek şeye ihtiyacımız var; çalışkan olmak…”
1939 yılında çıkartılan Zeytin Kanunu’nu 2003-2017 yılları arasında yedi kez Meclis’e getirmesine rağmen değiştiremeyen AKP iktidarı, bu kez başka bir yola başvurdu. En son, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Maden Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle arkadan dolanarak zeytinlik alanlarının madencilik faaliyetlerine açılmasının önünü açtı. Buna göre, eğer bir maden sahası zeytinlik alanları içinde kalırsa zeytinlikler sökülerek madencilik faaliyeti devam edecek.
Türkiye’de zeytinin öyküsünü kısaca hatırlayalım:
Zeytincilik, Cumhuriyet sonrası Türkiye’sinde en önemli tarımsal faaliyet alanlarından biri olmuştur. Anadolu’nun tüm tarımsal değerlerinde olduğu gibi zeytinin değerinin de farkında olan Mustafa Kemal Atatürk, 1929 yılında Yalova Millet Çiftliği’ni (Yalova Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü) ziyaretinde, zeytinciliğin geliştirilmesi ve yakınlardaki verimden düşmüş ağaçların gençleştirilerek örnek bir zeytinlik haline getirilmesi için talimat verir. Yine Atatürk’ün emriyle İtalya’dan bir teknik eleman getirtilerek Bursa ilçelerindeki zeytinci köylerde kurslar açtırılır ve zeytin çiftçisini bilinçlendirme çalışmaları yapılır. Kendisi de bu çalışmaları bizzat takip eder.
Yetiştirilen genç ziraatçılar “zeytin bakım fen memuru” olarak köylerde zeytin çiftçilerini on beş günlük kurslar içinde eğitirler. Kurslarda başarılı olup mezun olanlara “usta” belgesi verilir. İlk zamanlarda köylüler zeytin ağaçlarının budanmasına karşı çıksalar da yasal zorunluluklarla ağaçların budanması sağlanmıştır. Sonraki zamanlarda zeytin ağaçlarının budanmasının faydasını gören çiftçiler, bu kez zeytin bakım fen memurlarının ilk önce kendi bahçelerine girmeleri konusunda tartışma çıkaracak kadar durumu önemsemişlerdir. (1950 yılında bu teşkilatlar kaldırılmıştır.)
Atatürk’ün talimatlarıyla ülkede çok yönlü bir zeytincilik seferberliği başlatılır ve bu konuda araştırmalar yapmak üzere, Türkiye’de ilk defa çekirdekten zeytin fidanı yetiştirilmesi gayesi ile 1937 yılında Bornova’da “Zeytincilik İstasyonu” kurulur. Kuruluşun dördüncü yılında fidan dağıtımına başlanır. Atatürk’ün ölümünün ardından başlattığı zeytin seferberliği bir kanunla güvence altına alınır. 26 Ocak 1939 tarih ve 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ile zeytin, bahçesine bakmayan ve bakım yaptırmayan üreticilere ceza verilmesine neden olan bir bitki olarak özel korumaya alınmıştır.
Zeytincilik İstasyonu, 1945’te “Bahçe Kültürleri İstasyonu”, 1950’de çıkartılan bir kanunla da “Zeytincilik Enstitüsü” adını alır. Tarım Bakanlığı’nın 1971 yılındaki kararı ile “Zeytincilik Araştırma Enstitüsü” adını alan kurumun, 2011’de adı tekrar değişecek ve “Zeytincilik Araştırma İstasyonu Müdürlüğü” olacaktır.
Yurt dışında eğitim görmüş uzmanlar tarafından yeni, bakımlı, sağlıklı ve verimli bahçeler tesis edilerek hızla geliştirilen zeytincilik 1950’li yıllardan itibaren gittikçe azalmaya başlar. Bunda kuşkusuz, 1948’de Amerika Birleşik Devletleri ile imzalanan Marshall Planı anlaşması ile ülkede margarin ve mısır yağı üretimin artırılmasının teşvik edilmesinin de büyük bir payı vardır. (Bu konuyu önceki yazılarımızda kapsamlı olarak incelemiştik.)
1980’li yıllarda Türkiye’de keşfedilen deniz turizmi, sahilleri seven zeytinlikleri vurmakta gecikmemiştir. Ülkemizde zeytincilik Ege, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılmaktadır. Ege ve Akdeniz bölgeleri turizm açısından ağırlıklı bölgelerdir. Zeytin ağacı da kıyıları seven bir ağaçtır ve elbette kıyı turizmine kurban edilecektir ve öyle de olmuştur. Zeytin koruma kanunları hiçe sayılmış ve asırlık zeytin ağaçları sökülerek yerini beton turizmine bırakmıştır. Oysaki aynı yıllarda geleneksel zeytin yetiştiriciliğinin ekonomik olmadığının farkına varan İtalya ve İspanya modern zeytinciliğe yönelmiştir. Bu ülkeler günümüzde zeytin ve zeytinyağı üretiminde başı çeken ülkelerdir.
Günümüzden devam edecek olursak; Enerji ve Tabii Kaynak Bakanlığı’nın getirdiği yönetmeliğe göre, özet olarak; elektrik üretimi için yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda, zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine “kamu yararı” dikkate alınarak Bakanlık’ça izin verilebilecek.
Yani madencilik faaliyetleri olunca “kamu yararı” var, zeytincilik olunca “kamu yararı” yok! Nasıl mantık ama!
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıklaması daha da felaket… Açıklamada şöyle deniliyor: “Sahadaki zeytin ağaçları Tarım ve Orman Bakanlığı’nın izni ve uygun görüşüyle, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükteki yeni bir bölgeye taşınacaktır. Zeytin ağaçlarının kesilmesi söz konusu değildir.”
Yani, kesmeyecekler, taşıyacaklar…
500 yıllık bir zeytin ağacının taşındığını düşünün. 500 yıldır bulunduğu toprakta kök salmış bir ulu çınarı taşıyarak yaşatacağını zannedenler dönüp insana baksınlar! Yaşını başını almış bir insan bile kök saldığı toprakları zorla terk etmek zorunda bırakılınca yaşamıyor, ölüyor…
Hanımefendiler, beyefendiler…
Asırlık zeytin ağaçlarını taşıyarak yaşatamazsınız, ancak öldürürsünüz. Sizin bu “hülle” yönetmeliğiniz Türkiye’de zeytinciliğin ancak ölüm fermanını imzalar; “ölmez ağacı öldürür!” Çıkartacağınız kömür, altın ve benzeri enerji ürünlerini yiyerek de yaşayamaz insanoğlu… Bilmiyorsanız Kızılderili reisi Seattle’ a kulak verin:
“Beyaz adam, anası dünyaya ve kardeşi gökyüzüne sanki satın alınabilen veya yağma edilebilen bir mal gibi, koyunlara ve parlak boncuklara davrandığı gibi davranır. Onun bu iştahı ve hırsı bir gün dünyayı yiyip bitirecek ve geriye sadece çorak bir çöl bırakacaktır.”
Ülkemizde zeytin ve diğer tarım arazilerine yapılanlara bakılacak olursa şef Seattle haklı çıkacak gibi görünüyor; “…Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Tülay Hergünlü – SMMM
Yararlanılan Kaynaklar:
https://egefe.com.tr/zeytinveataturk
http://www.marmarabirlikakademi.com/tr/zeytin-kutuphanesi/zeytinin-tarihcesi
https://arastirma.tarimorman.gov.tr/izmirzae/Menu/8/Tarihce
https://www.evrensel.net/haber/456194/yonetmelikle-zeytini-koruyan-yasanin-enerji-ve-maden-lobilerinin-lehine-kaldirilmasina-tepkiler-buyuyor
https://www.tarimdunyasi.net/2022/03/01/zeytin-katliaminin-onu-acildi/