“Yüzyılların hesapları görülüyordu”; Lozan Barış Konferansı (2)
İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un treni 4 Şubat 1923 Pazar günü Lozan’dan ayrılır. Aynı gün yapılan toplantıda bir ara İsmet Paşa, Lord Curzon’a şöyle demiştir: “Memleketime gittiğim zaman söyleyeceğim, bütün dünyaya ilan edeceğim, Lord Curzon sulh istemiyordu, müzakereleri kısır bir sonuca vardırmak için elinden geleni yaptı. Konferans kesildi, yeniden harp başlayacak, diyeceğim. Sırf sulh yapmamak için, nerede bir bahane bulduysan, onların hepsinin üzerinde ısrar ederek konferansı akamete uğrattın. Benim kanaatim budur.”
Lord Curzon kızarak karşılık verecek, toplantı bu hava içinde sürecek, Türk heyeti kararlarında ısrarcı olacaktır. İsmet Paşa toplantıyı, “Saatlerce süren bu mücadeleye hakiki bir çekişme ve boğuşma denebilir.” şeklinde betimleyecektir. İtilaf Devletlerinin temsilcileri kararlarını her hal ve şartta kabul ettirmek peşindedirler. İsmet Paşa, “Nihayet hiçbir neticeye varamadık ve biz salonu terk ettik.” diye yazacaktır hatıralarında.
İsmet Paşa, 7 Şubat’ta şu notu düşer defterine: “Umumî endişe: Ankara’ya gidersem her şeyi değiştireceğiz.” 16 Şubat’ta varılır İstanbul’a, oradan da Eskişehir’e. Üç gün sonra Eskişehir’de, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa buluşurlar. Bir trende akşama kadar durum değerlendirmesi yaparlar. Mustafa Kemal Eskişehir’e, İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nin açılışına katıldıktan sonra gelmiştir. Görüşmeden sonra birlikte Ankara’ya dönerler.
İsmet Paşa, TBMM’nin gizli oturumunda Lozan barış görüşmeleri hakkında geniş açıklamalarda bulunur ve yeni direktif ister. İtilaf Devletleri temsilcilerinin verdiği “Muahede projesi” yani antlaşma şartları günlerce görüşülür TBMM’de. Meclis’imizdeki muhaliflerin düşmanca tutumları ise üzücüdür. Mustafa Kemal, “Sanki barış olmuşken İsmet Paşa yapmamış, geri dönmüş… Delege heyeti Bakanlar Kurulu’nun direktifine aykırı hareket etmiş.” * diye ifade edecektir bu durumu.
Mustafa Kemal Paşa, bunun üzerine Meclis’te genel açıklamalarda bulunur ve durumun her noktasını söyler. Tartışmalar durur ancak muhalifler saldırı için “sebepler bulup yaratmaktan, kendilerini bir türlü alıkoyamazlar.” Oklar bu defa da Gazi Paşa’ya yönelecek ve muhalifler, sözde kanun teklifi vererek kendisini “vatandaşlık haklarından yoksun bırakmak” gibi bir namertliğe başvuracaklardır. (bu olay ayrıca yazı konusu yapılacaktır)
***
Kesintiye uğrayan barış görüşmeleri, savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, savaş hazırlıklarına başlanmasını emreder. Sovyetler Birliği ve Haim Nahum Efendi öncülüğündeki azınlık temsilcileri Türkiye’yi destekleyeceklerini duyururlar. Sonuç olarak, İtilaf Devletleri yeni bir savaşı ve kamuoyunun tepkisini göze alamayacak ve TBMM Hükûmeti tekrar Lozan’a çağırılacaktır. 23 Nisan 1923’te başlayan görüşmelerde Lord Curzon’un yerine İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Horace Rumbold vardır.
Görüşmeler ikinci kez başlar. Mustafa Kemal’in ifadesiyle; “Yüzyılların hesapları görülüyordu. Bu kadar eski, bu kadar karışık, bu kadar kirli hesapların içinden çıkmak, elbette, o kadar basit ve kolay olmayacaktı.”
24 Mayıs’ta, Lozan’dan Mustafa Kemal Paşa’ya ulaşan telgrafta İsmet Paşa; hükümetle aralarında esasla ilgili anlaşmazlık olduğunu, uyuşma olmazsa dönüş mecburiyet ve kararında kalacağını belirtecek ve Mustafa Kemal Paşa’dan bu durumu yakından izlemesini isteyecektir.
Tarih 4 Temmuz’dur. Mustafa Kemal Paşa’nın Lozan’a gönderdiği telgraf, kesin ifadeler içerir: “… Sizce esasen bilinen esas görüş üzerinde kararlı ve ısrarlı olduğumuz ve bunlarda lehimizde başarısızlık halinde askeri vasıtalarla yapılabilecek hususlar ve bunların sonuçları malumdur. Biz bu harekâtın yapılmasını ve sonucun elde edilmesini memleketimizin yüksek çıkarları için çoktan uygun görmekteyiz. Çok iyi takdir buyurulacağı gibi sizden yiğitçesine bir hareket ve onun kuvvetli bir ihtimal olan neticesini beklerim.”
Lozan-Ankara haberleşmeleri sürmektedir. Lozan’da sona gelinmiştir ancak Vekiller Heyeti Başkanı Rauf Bey’le İsmet Paşa arasında anlaşmazlık çıkar. İsmet Paşa, Atatürk’e gönderdiği telgrafta; “… Eğer hükümet kabul ettiğimiz şeylerin reddine kesin ısrarlı ise, bunu bizim yapmaklığımıza imkân yoktur. Hükûmetten teşekkür beklemiyoruz. Yaptıklarımızın hesabı tarihe bırakılmıştır.” diye yazar. Ertesi gün gönderilen cevap telgrafında Mustafa Kemal Paşa şöyle yazar: “Hiç kimsede tereddüt yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve samimi hislerimizle tebrik etmek için usulen imza olunduğunun bildirilmesini bekliyoruz.”
24 Temmuz’da Lozan Konferansı sonlanır ve Lozan Antlaşması imzalanır. Antlaşma, görüşmelere katılan devletlerin ülke meclislerince onaylanmasının ardından da 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girecektir.
TBMM Hükûmeti Lozan’da sadece Anadolu’ya saldıran Yunanlılarla değil, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yı yenen devletlerle de hesaplaşmış ve imparatorluğun tüm tasfiye davaları ile de yüzleşmek zorunda kalmıştır; Türk-Yunan sınırı, Osmanlı borçları, Boğazlar, Musul, kapitülasyonlar ve azınlıklar konularında uzun ve tartışmalı görüşmeler yapılmıştır. İsmet Paşa; “Türk milleti her şeyden evvel, diğer müstakil milletler gibi, müstakil millet muamelesi görmek hakkını haizdir.” demiştir.
21. yüz yılın başından beri ülkemizi yönetenlerin; “Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalışıyorlar” söylemleri, bugün artık yerini “Kahraman milletimizin her türlü imkansızlığa, ihanete ve zorluğa rağmen zaferle taçlandırdığı istiklal mücadelesi, Lozan Barış Antlaşması ile uluslararası alanda da tasdik edilmiştir.” ifadelerine bırakmış görünüyor.
Son sözü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verelim. Atatürk; Lozan Antlaşması’nın 4. yıldönümü nedeniyle yani 1927’de, Dolmabahçe Sarayı’nda kendisini ziyaret eden İstanbul Darülfünunu Hukuk Fakültesi Heyeti’ne şöyle demiştir:
“Lozan Barışı Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk milleti için siyasi bir zafer teşkil eden bu antlaşmanın Osmanlı tarihinde benzeri yoktur. Milletimiz bununla haklı olarak iftihar edebilir ve Türk milletinin yüksek bir eseri olan bu antlaşmanın yüksek kıymetini takdir etmesi lâzım gelen gençliğin bunu mazide yapılmış antlaşmalarla kıyaslaması gerekir.”
Lozan’ın 98. yıldönümü kutlu olsun…
Canan Murtezaoğlu
Yararlanılan Kaynak:
*Nutuk, Türkiye İş bankası Kültür Yayınları, s. 484