Safları belli ederek yürümek
Tarih 2 Ekim 1919. Ferit Paşa hükümeti düşmüştür. Ali Rıza Paşa yeni hükümeti kurmakla görevlendirilir. Mustafa Kemal Paşa, bu gelişmeyi 2/3 Ekim günü bir genelgeyle bütün ulusa bildirir. Bu genelgenin belli başlı konuları şöyledir: Yeni hükümet, Erzurum ve Sivas Kongrelerine uyması durumunda Ulusal Güçlerden destek görecektir. Ulusal Meclis etkin denetime geçinceye kadar, yeni hükümet herhangi bir sözleşmeyi üstlenmeyecektir. “Barış Konferansı’na atanacak delegeler, ulusun ereklerini gerçekten anlamış ve milletin güvenini sağlamış, bilgin ve güçlü kişiler arasından seçilecektir.”
Mustafa Kemal Paşa, 3 Ekim’de Ali Rıza Paşa’ya bir telgraf çeker. Millet; “meşru haklarını tanıtmaya ve kaderini yetenekli ve güvenilir ellerde görmeye” kesin kararlıdır. Millet; “yardım etmeye tüm içtenliği ile hazırdır.” Ancak, “hükûmet üyeleri arasında Ferit Paşa ile işbirliği yapmış bakanların bulunuşu” milletin güven duygusunu rahatsız etmektedir.
Ali Rıza Paşa ant içmek için Saray yolundadır ve telgrafın ertesi gün cevaplandırılacağı bildirilir. Mustafa Kemal Paşa, havadaki bulanıklığın farkındadır ve bazı önlemler almak gereğini hisseder. “Hükûmet ile millet arasında görüş ve erek uyuşması oluştuğu, genelge ile bildirilinceye kadar, eskisi gibi resmî haberleşmenin kesik bulundurulması” yönünde yeni bir genelge yayınlatır.
Millî Mücadele’ye destek veren valilere de aynı gün gizli bazı bildirimlerde bulunulur. Atatürk Nutuk’ta, “İzin verir misiniz?” diyerek, “yeni hükûmet” le ilk ilişkilere ait olan bu belgeleri olduğu gibi verecektir. Mustafa Kemal Paşa’nın; komutanlar, valiler ve vali vekillerinden istediği, gönderilen telgrafların Savaşişleri ve İçişleri Bakanlarına çekilmesi ve çekildiğinin bildirilmesidir.
Bu telgraflarla kimin ne olduğu, neye hizmet ettiği, hangi safta yer aldığı pekiştirilmektedir.
Halkı silahlandırarak birbirine kırdıran Konya Valisi Cemal, Elazığ Valisi Ali Galip ve Malatya Mutasarrıfı Halil Beylerin tutuklanması istenir. Trabzon Valisi Galip, Kastamonu eski valileri İbrahim ve Ali Rıza Beyler ve Ankara Valisi Muhittin Paşa artık görev almamalıdır. Milli Mücadele’ye destek oldukları için görevden alınan Sivas Valisi Reşit Paşa’nın görevde kalması, eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit ve eski Van Valisi Haydar Beylerin, derhal boş valiliklere atanması istenir.
Mustafa Kemal Paşa bir başka telgrafı da; vali, kolordu komutanları ve bağımsız mutasarrıflara çeker ve “Başbakan’a anlamca aşağıdakine uygun olarak başvurulması, sonucunun bildirilmesi” ni rica eder. Bu önemli telgraf metnini aynen verelim:
“İslam halkını silahlandırmaya ve birbirini öldürtmeye kalkışan ve orduyu dağıtmak ve böylece ülkeyi savunmasız bırakmak için emir verdiklerinden ve ordunun sırlarını, şifreleri çalmak için etken önlemler alarak açığa vurmak ve anayasa hükümleri gereğince dokunulmaz olan ulusun özel haberleşmelerini önleyen eski bakanlardan Ali Kemal Bey, Süleyman Şefik Paşa, İçişleri Bakanı Adil Bey’in Millet Meclisi’nin açılmasında, Yüce Divana verilmek üzere hiçbir yana kaçmalarına meydan verilmemesini ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey’in aynı sebeplerden hemen tutuklanarak ilgili mahkemeye verilmesinin yasanın dokunulmazlığı ve kutsallığı adına isteriz.”
Mustafa Kemal Paşa, Savaşişleri Bakanlığı’na geçen Cemal Paşa’nın orduya yapacağı resmî bildiriye karşılık olması için de 3, 20, 12, 15 ve13. Kolordu Komutanlıklarına bir telgraf çekecek ve benzer bir telgrafın Cemal Paşa’ya çekilmesini salık verecektir. Bu telgrafta, Cemal Paşa’nın yeni görevinin sevinçle karşılandığı, kendisine yardım edileceği ancak başarı sağlaması için “aşağıdakilerin mümkün olan hızla uygulanması” rica edilecektir. İstenilenler özetle; Cevat Paşa veya eski 1. Ordu Müfettişi Fevzi Paşa’nın Genel Kurmay Başkanlığı’na, Albay İsmet Bey’in Savaşişleri Bakanlığı Müsteşarlığına getirilmesidir. Yarbay Kemal Bey’in Polis Genel Müdürlüğüne atanması için aracı olunmalıdır. Savaşişleri Bakanlığı’nı işlemez duruma getiren özel politik düşünceli bazı emekliler geri çekilmeli, önemli ve etkili görevler güvenilir ellere verilmelidir. Haksızlığa uğrayan eski 3. Kolordu Komutanı Albay Refet Bey’in 12. Kolordu, Fuat Paşa’nın da 20. Kolordu Komutanlıklarına atanmaları istenir. İki müfettişlik için uygun görülen isimler de Kâzım Kara Bekir Paşa ve Ali Fuat Paşa’dır.
Ertesi gün (4 Ekim) yeni Başbakan’dan cevap gelir: “Erzurum ve Sivas Kongrelerinde belirtilip saptandığı, telgrafınızda bildirilen örgütler ve amaçların neden ibaret olduğu Bakanlar Kurulunca bilinmediğinden durumun gereği incelenmek üzere her şeyden önce o kongreler kararlarının ivedilikle bildirilmesini dilerim.”
Mustafa Kemal Paşa şöyle diyecektir: “Oysa ki bu kadar gürültü doğuran ve uygulanması kendilerinden evvelkilerin düşmesi sonucunu veren kongreler kararlarını bilmemelerine olanak düşünülebilir miydi? Amaçlarının zaman kazanmak ve bize karşı hiçbir yüklenime girmeksizin, yeni ve şeytanca önlemlerle milleti aldatarak, meydana gelmiş olan birlik ve bağları gevşetmek olduğundan hiç şüphe etmedim. Fakat kopma olacaksa, ben de, her şeyden önce onların bütün gizli düşüncelerini, millet önünde açıklayacak bir yol tutmayı yeğledim. Bundan dolayı, başbakanın ve sayın arkadaşlarının isteklerini yerine getirdim. 4 Ekim 1919 tarihli telgrafla, Kongre bildirisini olduğu gibi ve tüzüğün, sadece örgütlere değinen ana noktalarını da özet halinde bildirdim”
Mustafa Kemal Paşa, her şeyin ulusun bilgisi dahilinde yapılmasını istemekte ve asla taviz vermemektedir.
Atatürk, Nutuk’ta, aynı gün bir telgraf daha aldıklarını belirtir. “Başkanlığım altında kurulan yüksek hükümet” ifadesiyle başlayan telgrafa göre; ülkedeki meşrutiyet yönetimi gereğince ulusal egemenlik geçerli olduğundan hükümet, seçimlerin bir an önce yapılması için çabalamaktadır. Ancak doğal ve yasal olmayan durumların devamı, Osmanlı Devleti’nin merkeziyle Anadolu’yu birbirinden ayırarak korkunç sonuçlara neden olabilecektir. El konulan resmi daireler de boşaltılmalıdır. Atatürk, bunun üzerine; “Tarafımızdan işgal edilmiş resmi daireler yoktu. Yalnız Sivas valiliği, Temsil Heyeti’ni, okullar tatil olduğu için lisede misafir etmişti.” diyecektir.
Telgrafta ne adres vardır ne de imza. Amaç, Temsil Heyeti’ni tanımamak ve onunla imzalı resmi haberleşmede bulunmamaktır. Temsil Heyeti’nin olağandışı ve yasa dışı olduğu ima edilmektedir. “Yeni hükümet her türlü eylemine başlangıç olmak üzere Temsil Heyeti’ni buradan kovarak gücünü ve onurunu herkesin gözünde kırmak istiyordu.” der Atatürk Nutuk’ta.
Mustafa Kemal Paşa’nın cevap telgrafı gecikmez: “Başbakanlık merkezinden yazılan telgraf, başlığı ve imzası olmadığı için Anadolu ve Rumeli Hakları Savunma Derneği Temsilciler Kurulu tarafından kabul edilmedi. Telgraf örneği merkezimizde tutulmaktadır. Gerekenlere bilgi verilmesi rica olunur.”
Ancak “yirmi biri yirmi beş geçeye kadar telefondan arandıkları halde Başbakan Paşa Hazretleri” nin konaklarından karşılık alınamayacaktır.
Mustafa Kemal Paşa ertesi gün Sadrazam’a uzun bir yanıt verir. 5 Ekim tarihli bu yanıtın içeriğinden bazı satırları verelim: “Olağandışı ve kanun dışı durumların nedeni ve yaratıcısı Ferit Paşa hükûmeti idi… Hükûmetin, ulusal örgütlenmemizi iyi karşıladığını açık ve kesin bir dille söylemesi gerekir… Dağıtıldığından beri Meb’uslar Meclisi’nin dört ay içinde toplanması anayasamızın kolay anlaşılır kurallarından iken bugüne kadar seçim kütükleri bile hazırlanmamıştır. Bu davranış, Ferit Paşa hükûmetinin açıktan açığa meşrutiyeti yıkmaya yönelik bir davranıştır ve anayasaya kesin saldırıdır… Resmî bir bildiri ile ilân ederek ulusun genel birliğine hükûmetin de katıldığını gösteriniz… Basını yabancı sansüründen kurtarınız.”
Ülkeyi savunmasız hale getirenlerin isimlerinin de sayıldığı ve haklarında gerekenin yapılmasının istendiği telgrafı şöyle bağlar Mustafa Kemal Paşa: “Bilginize sunduklarımıza ve ileri sürdüğümüz önerilerimize ulusu inandıracak açık ve olumlu karşılık verilene dek, ulusal amaçların elde edilmesi için, ulusça alınmış olan etkin önlemlerin, eskisi gibi sürdürmek zorunda kalınacağını ve bütün iller ve bağımsız sancaklar ve bunlara bağlı yerlerden aldığımız kararlar üzerine, tam kesinlikle, bilginize sunarız.”
Mustafa Kemal Paşa, hemen ardından tüm memleketi durumdan haberdar eder.
***
Nutuk neden bu kadar ayrıntı içerir ve neden belgelere dayanarak yazılmıştır?
Atatürk’ün, 1914-1919 yılları arasını kapsayan askerlik anıları; Hâkimiyet-i Milliye, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde 1926 yılında yayınlanır. Ancak sular durulmamaktadır. Dinciler Şeyh Sait isyanıyla sahnededir, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet karşıtlarına cesaret veren siyasetini sürdürmektedir. Son olarak, İzmir’de kendisine suikast düzenlenmesi üzerine Atatürk, Cumhuriyet’in hangi zorluklarla kurulduğunu milletine anlatmaya karar verir; yaşananlar nelerdir, kim kimdir, kim hangi hatalı davranışlar içinde olmuştur, kim bağımsızlık için çalışmıştır, kim vatana ihanet etmiştir?
Lider, aldığı sorumluluğu her yönüyle takip eden ve sonuç alandır; “kandırıldım, aldatıldım, bilmiyordum” larla lider olunmaz. Bir hesap verme niteliği taşıyan ve tarihî bir yüzleşme olan Nutuk, dileriz günümüz siyasetçilerine örnek olsun ve dileriz, Cumhuriyet’imizin ikinci yüz yılında Devlet’imizin yönetimine Nutuk’taki zihniyet ve titizlik hâkim olsun.
Canan Murtezaoğlu
SİTE; NUTUK, 4. Dosya, 150-199; 5. Dosya, 200-249