Onlar, darağacında bile “Bağımsız Türkiye!” diye haykırdılar! (3)

“Kanlı Pazar” ın yaşandığı tarihte MTTB Başkanı olan İsmail Kahraman, 6. Filo’yu protesto için hazırlanan “komünistler” e gereken dersi vermek üzere toplanma çağrısı yapanların başındadır. Saldırıların sorumluları arasında gösterilen İsmail Kahraman, yıllar sonra TBMM Başkanı olacak ve “laiklik Anayasa’da olmamalıdır” sözleriyle 1969 yılından itibaren sürdürdüğü “görevi” ne Meclis çatısı altında da devam edecektir. 

Gençlikten yükselen “devrimci ve Atatürkçü” ruh, 6. Filo’ya ve ABD askerlerine Türkiye’yi dar eder. Deniz Gezmiş’in deyimiyle Urfa, Maraş ve Antep’in ruhu, “Yeniden Kuvayı Milliyeci” ve “İkinci Kurtuluş Savaşçısı” gençlikte canlanmıştır. Alparslan Türkeş’e göre ise, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının verdiği tam bağımsızlık mücadelesi ve NATO karşıtı eylemler, komünizm yani Rusya tarafından körüklenmektedir. Türkeş şöyle der:

“Gittikçe çoğalan anarşi ve NATO aleyhtarı hareketlerle, komünistler tarafından ustaca körüklenen Amerikan düşmanlığı, müttefikimizle olan münasebetlerimize gölge düşürmüştür.”

Mart ayında Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı İstanbul’da toplanır ve Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) (daha sonra DEV-GENÇ) lideri Yusuf Küpeli ile Deniz Gezmiş bir manifesto yayınlayarak, “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” hedefi için mücadele programını açıklarlar. 

İslamcılar, etnik kimliğe dayalı Türkçüler, Türk-İslam sentezcileri, liberaller, Nurcular, Süleymancılar ve benzeri kesim AP’de toplanmıştır. Hepsi CHP karşıtıdır! Nurcuların ve Süleymancıların AP içinde ciddi anlamda etkin oldukları bilinmektedir. Tek ortak noktaları CHP karşıtlığı olan bu kesimler, AP’yi eleştirmekle beraber 70’li yıllardaki seçimlere kadar bu partiye oy vermeye devam edeceklerdir. “Hangi parti olursa olsun yeter ki CHP iktidara gelmesin!” mantığıyla AP’yi iktidara taşıyanlar, zamanı geldiğinde kendi partilerine geçeceklerdir. Bu kesimlerden İslamcılar, Necmettin Erbakan başkanlığında Millî Nizam Partisi (MNP) ni kuracaktır. Türkçü-İslamcılar da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’ne geçecektir.

1970 yılında, İslamcı kesim nihayet bir partiye kavuşur. 26 Ocak’ta, Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve arkadaşları tarafından Millî Nizam Partisi (MNP) kurulur. Partinin amblemi, “yumruk yapılmış, şehadet parmağı havada sağ el” dir. Âdeta “bir şeylerin hesabını soracağız” der gibidir.         

Millî Görüş’ün temellerinin atıldığı MNP’de İslamcı söylemler ön plandadır. Parti programını yazan ise DP günlerinden tanıdık bir isimdir; Necip Fazıl Kısakürek… Parti programında, günümüzde de yabancı olmadığımız talepler doğrultusunda, Anayasa’da değişiklik yapılması istenen maddelere yer verilmiştir. Bunlar; “cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, icrai organ düzeninin başkanlık sistemine göre tanzimi; Cumhuriyet Senatosu’nun kaldırılması…” maddeleridir.

MNP’nin daha 1970 yılında programına aldığı bu maddelerden, cumhurbaşkanını halkın seçmesi maddesi 44 yıl sonra yani 2014’te AKP iktidarı tarafından hayata geçirilecek, Cumhuriyet Senatosu ise 1982 Anayasası ile kaldırılacaktır. 

Necmettin Erbakan, 8 Şubat 1970 tarihinde Ankara’da Büyük Sinema’da yapılan toplantıda partinin açılışını kutladıklarını ifade ettikten sonra şunları söyler:

Biraz önce sizlere MNP kurucuları takdim olundu. Ama sizden niçin saklayalım, niçin partimizin hakikî kurucularını bu ilk açılış gününde zikretmeyelim. Açıkça ilân ediyorum ki, bizim partimizin kurucuları Sultan Fatih Hazretleri, Sultan Yıldırım Hazretleri, Sultan Murat, Sultan Melikşah, Ulubatlı Hasan, Orhan Gazi, Nizamül-Mülk, Akşemseddin, Sultan Yavuz, Kılıçarslan, Alp Arslan, Gelenbevî Hazretleri ve Sultan Hamit’dir.” 

Görüldüğü üzere Erbakan ve benzerleri Cumhuriyet dönemini “yok” saymaktadırlar. Bu da partinin izleyeceği “Osmanlıcı” siyaset hakkında net bir fikir vermektedir. Elbette sonraki yıllarda iş başına gelecek olan uzantıları da aynı yolu izleyeceklerdir.

Cengiz Özakıncı, MNP’ nin kurulması konusunda şunları yazmaktadır:

Anlaşılıyordu ki Millî Nizam Partisi, Amerika’nın ve NATO’nun bir Soğuk Savaş stratejisi olarak dayattıkları; ‘İslam ülkelerinin önderi olarak, Ortadoğu Birleşik İslam Dinarı, İslam Ortak Pazarı, Birleşik İslam devleti’ gibi savların tümü, Amerika’nın Soğuk Savaş kitaplarında yazılıydı. Erbakan’ın ‘mehdi’ olduğu propagandası bile yapılabilirdi.” *       

Özakıncı aynı kitabında, “Amerikancı Osmanlı- İslam Savunucusu Mehmet Şevket Eygi” için de şunları kaleme almaktadır:       

“Erbakan’ın parti kurma girişimlerine başladığı günlerde, Mehmet Şevket Eygi de yayımlayacağı Bugün adlı gazetede, Amerikan Soğuk Savaş stratejisi doğrultusunda İslam Birliği, Ortadoğu Birliği, Osmanlıcılık yapacak, kışkırtıcı yazılarıyla dindarları bu doğrultuda ‘Kanlı Pazar’ gibi eylemlere sürükleyecekti. Eygi’nin o günlerde yayımlanmış bir yazısı şöyleydi.**

Kıblemize Havlayan Köpekler
Müslümanlara saldıran bir komünist it havlıyor: ‘Müslümanlar 6. Filo’yu kıble ittihaz ederek namaz kıldılar!.. Müslümanlar ABD emperyalizmine âlet oluyorlar!..’ Bu Moskof itine ‘HOŞT!’ demek lâzım. (..) Rusya ve Çin, Allah’ı inkâr ediyor; Amerika ise Allah’a inanıyor. Dini var. Amerika’da İslamiyeti yayabilmek hürriyeti var. Amerika inançlarımıza hürmet ediyor. Amerika ehvendir (zararsızdır), ehaftır (hafiftir). Rusya kızıl kâfirdir. Amerika ise ehli kitaptır. Ey deccalın ismine sığınıp (Eygi, Atatürk’ün adını ağızlarına alanlara böyle diyor) gölgesinde yürüyen küfür çomarı. Biz senin kör deccalın gibi nice deccalları tepelemiş, onların nice azgın itlerini gebertip ayaklarından sürümüşüz. Burnunu sürte sürte anandan emdiğin sütü burnundan fitil fitil getireceğiz. Çünkü bu süt sana helal değil; haramzade köpek!”

1970 yılında da olayların önü alınamaz. Mart ayında, İstanbul’da konferans veren bir Amerikalı profesörü protesto eden öğrenciler, “Kahrolsun Amerikan uşakları”, “Yankee go home!” sloganları eşliğinde un ve yumurta atarlar. Haziran ayında on binlerce öğrenci ve öğretim üyesi Ankara’da “Anayasa’ya saygı” yürüyüşü düzenlerler.  Diğer taraftan da sağcılar, mini etekli kızlarla uzun saçlı ve favorili erkeklere saldırırlar.

Öğrencilerin yanı sıra işçi kesimi de huzursuzdur. 15 Haziran sabahı İstanbul’da DİSK’in çağrısı üzerine binlerce işçi direnişe geçer. Cumhuriyet tarihinin ilk büyük işçi hareketi olarak anılan eylemler İstanbul’un dışına taşarak Anadolu’ya yayılır.     

Aralık ayında sokak gösterileri yeniden başlar. Sağ ve sol görüşlü öğrencilerin çatışmalarında ölüm ve yaralanmalar meydana gelir; 7 fakülte tatil edilir. Hüseyin Arslantaş adlı öğrencinin cenazesinde intikam yeminleri edilir ve polisle çatışmalar yaşanır. Deniz Gezmiş gibi öğrenci liderleri ön plana çıkarlar. Öğrencilerin şehirlerdeki eylemleri kırsalda da devam eder.      

Solda bu faaliyetler görülürken, diğer yandan “Türk-İslam Sentezi” düşüncelerine sahip bir gençlik de hızla örgütlenmektedir. Alparslan Türkeş’in liderliğinde örgütlenmeye başlayan MHP, gençlik teşkilatlarına büyük önem vermektedir.  Üniversitelerde başlayan örgütlenmeler “Ülkücü Gençlik”, “Ülkücü Hareket” adı altında Ülkü Ocakları teşkilatlarının kurulmasıyla sonuçlanır. Amaçları, ülkede hızla yayıldığını düşündükleri komünizme karşı önlem almaktır.  Yaz kampları adı altında eğitimler alan bu gençler sola karşı bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. MHP ve sağ partiler, işçi çevrelerinde de örgütlenmektedir.

Türkiye sonu belirsiz, belki de belli, bir sürece doğru hızla savrulmaktadır. Halk, ne yazık ki o yıllarda sağ-sol adı altında oynanan ve kardeşi kardeşe kırdıran, bölücü ve yıkıcı uluslararası oyunun henüz farkında değildir.

Devam edecek…

Tülay Hergünlü – SMMM

Dinlemek için tıklayın

 

Yararlanılan Kaynaklar:
Tülay Hergünlü, İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne
*Cengiz Özakıncı, “Türkiye’nin Siyasi İntiharı, Yeni- Osmanlı Tuzağı”  Otopsi Yayınları 2005, s. 186-187

 **Bugün Gazetesi,  30 Mart 1969

 

PAYLAŞIM: