Cihat, ganimet ve din güzellemeleri hakkında (1)


İnsan tanımının karşılığı olan akıllı varlık, üç temel öğe ile yaşar; “beslenme, barınma ve üreme.” Bu öğeleri yöneten, akıl ve duyuların bileşkesidir. Bu durağan öğeler, insanın iki yüz bin yıllık macerasının değişmeyen zaman yolcularıdır.

Bu öğelere, insanların birlikte yaşama zorunluluğu egemen oldukça, bireysel akıl ve hırs duygularının yönlendirmeleri ile sosyal yapılanmalar oluşmuştur. Bu öğelere; güvenlik, aidiyet, saygınlık ve kendini gerçekleştirme öğeleri eklenerek piramit tamamlanmıştır. Aidiyet ve kendini gösterme ise konumuzu biçimlendiren ana öğelerdir.

Bu oluşum çekirdek aileden kabileye, kabileden büyük topluluklara kadar “iktidar olmak” fantezi ve olgusunu tetiklemiştir. Çünkü iktidar erki, farklılaşma zevkini tatmin ederken, her yönüyle zengin ve cazip olanaklara da sahip olma ortamını sağlamıştır.

Bu hırsın yöntemi, insanların doğadan faydalanmaları sağlanırken, doğanın bilinmezliklerinden gelen korkuları adlandırarak diğer insanları ikna ve de kendisine itaat ettirerek, bağlı kalmasını sağlamaktır.

Bunu yüzyıllardır “ahlak ve din” olarak tanımladık.

Ahlak, insanın, beraber yaşayabilmesi için en asgari ölçülerde oluşturduğu ve saygı gerektiren kuralları belirler. Bu kurallar toplumsal ilişkilerin çekirdek oluşumlarıdır. Ahlak süreci yukarıda belirttiğim “iktidar hırsı” süreci yapılanması ile dinsel kuralları toplumun yaşamına sokmuştur.

Toplumsal yaşam bir toplanma alanı yaratarak bunu mabetlere yöneltmiş ve günümüze kadar gelen “din güzellemeleri” süreci başlamış, inançların seçenekleri oluşmuştur.

Bu inanç seçeneklerinden olan Hz. İbrahim/Avram hipotezi, aynı ırksal ve bölgesel ortamda ardışık, müteselsil üç inanç oluşturarak günümüze ulaşmıştır.

İbranilik, Hristiyanlık ve de İslamiyet. Bu inanç sistemlerine “tek tanrılı” dinler adını veriyoruz.

Burada sorgulamak istediğim konu, tek tanrılı dinlerde, “cihat ve ganimet” oluşumunun seyridir. Dinin sonsuz konuları vardır ama mesleğim bana insan “iktidar erki” nin bu dinlerde yansımasını incelememi daha ussal bir girişim olarak önerdi.

Dinlerin veya eskiyi bırakıp yeni bir din oluşumunun özünde, “iktidar erki” nin azınlık tekelinde yoğunlaşması sonucu, eski deyişle “kahir ekseriyetin” yani büyük çoğunluğun ise esaret, yoksulluk ve insan onuruna ters gelen davranışlara maruz kalarak gururunun aşağılanması vardır.

Bu ortam sürükleyici bir önder veya gruplar bulması durumunda ruh tarlasında yeni filizler oluşturarak kişilik kazanır ve de inandıklarını önce sorgular, var olanı iyileştiremiyorsa vazgeçip yeni bir inanç koordinatına yerleşir.

Bunun çarpıcı örneği bin yıllık “Jupiter” dininin yerini Hristiyanlığa bırakmasıdır. Bir tanrıdan veya tanrıçadan yüz bulamayan, tanrıların çokluğunda kitleleri yatıştıramayan egemenler derhal kutsal simgeyi değiştirip yeniler. Bu bağlamda ana öğe yeni inancın vaat ettikleri ve öngördüklerinin tanrısal hipotezden çıkıp somut “iktidar hırsı” verilerine dönüşmesinin ve denkleşmesinin çekiciliğidir.

Bu durum, dinin maddiyat olgusu olan cihat yönetimi ve de ganimet getirisidir.

Burada kritik olan soru şudur: Soyut “Rab, Theos ve Allah” hipotez/varsayımı nasıl oluyor da somut bir olgu olan cihat ve ganimete yol açıyor ve topluluklar buna göre yönetiliyor ve oluşuyor?

Bu iki kavramı, birbirinin izdüşümü olan üç din içeriğinde incelememizi kritik akıl bize öneriyor.

İbrani dininde cihat ve ganimet:

Tevrat’ta yazdığı üzere, İsrailliler takriben MÖ. 1400’de Mısır’dan çıktıktan sonra, RAB tarafından “vaat edilen diyar” denilen kutsal topraklardan olan Fenike/Filistin yani zamanındaki adı ile Kenan diyarını, oradaki ulusları yok ederek ele geçirdiler.

RAB uğruna cihat ve fetih Tevrat’ın “Sayılar/Çölde Sayım” (31; 25-31) kitabında ganimetin dağıtımı açıkça anlatılır.

Metin şöyledir:

RAB Musa’ya şöyle dedi: ‘Sen, Kâhin Elazar ve topluluğun aile başları ele geçirilen insanlarla hayvanları sayacaksınız. Ele geçirilenleri savaşa katılan askerlerle topluluğun geri kalanı arasında paylaştıracaksınız. Savaşa katılan askerlere düşen paydan -insan, sığır, eşek, davardan- vergi olarak RAB’be beş yüzde bir pay ayıracaksın. Bu vergiyi askerlere düşen yarı paydan alacak, RAB’be armağan olarak Kâhin Elazar’a vereceksin. Öbür İsraillilere düşen yarıdan, gerek insanlardan, gerek hayvanlardan -sığır, eşek, davardan- ellide birini alıp RAB’bin Konutu’nun hizmetinden sorumlu olan Levililere vereceksin.’ Musa’yla Kâhin Elazar RAB’bin Musa’ya buyurduğu gibi yaptılar.”

Aynı bölümdeki diğer bazı ayetleri de verelim.

“Savaşa katılan askerlerin ele geçirdiklerinden kalanlar şunlardı: 675 000 davar, 72 000 sığır, 361 000 eşek, erkekle yatmamış 32 000 kız. Savaşa katılan askerlere düşen yarı pay da şuydu: 337 500 davar, bunlardan RAB’be vergi olarak 675 davar verildi; 36 000 sığır, bunlardan RAB’be vergi olarak 72 sığır verildi; 30 500 eşek, bunlardan RAB’be vergi olarak 61 eşek verildi; 16 000 kişi, bunlardan RAB’be vergi olarak 32 kişi verildi. Musa, RAB’bin kendisine buyurduğu gibi, RAB’be ayrılan vergiyi Kâhin Elazar’a verdi. Musa’nın savaşa katılan askerlerden alıp İsraillilere ayırdığı yarı pay şuydu: Topluluğa düşen yarı pay 337 500 davar, 36 000 sığır, 30 500 eşek, 16 000 kişi. Musa, RAB’bin kendisine buyurduğu gibi, İsraillilere düşen yarı paydan her elli kişiden ve hayvandan birini alıp RAB’bin Konutu’nun hizmetinden sorumlu olan Levililere verdi. Ordu komutanları –binbaşılar ve yüzbaşılar– Musa’ya gidip, ‘Efendimiz, yönetimimiz altındaki askerleri saydık, eksik yok’ dediler, ‘İşte, ele geçirdiğimiz altın eşyaları –pazıbentleri, bilezikleri, yüzükleri, küpeleri, kolyeleri– getirdik. Günahlarımızı bağışlatmak için bunları RAB’be sunuyoruz.’ Musa’yla Kâhin Elazar altını, her tür işlenmiş altın eşyayı onlardan aldılar. Binbaşı ve yüzbaşılardan alıp RAB’be armağan olarak sundukları altının toplam ağırlığı 16 750 şekeldi. Savaşa katılan her asker kendine yağmalanmış maldan almıştı.” (31; 32-53) (Kaynak: https://www.kutsalkitap.org/)

Bu metin beş bin yıllık İsrail tarihinin bir yüzünü gösterdiği gibi bugünkü Filistin olayının İsrail kamuoyu tarafından algılanmasının tarihsel ve dinsel esasını veriyor.

***

Hristiyanlık’ta cihat ve ganimet:

İbrahimî dinlerin ikinci oluşumu, Tevrat’ın farklı bir yorumunu ve yaşanan adaletsizlikleri kınayarak yeni bir anlayış getiren Müjdeci Rabbi Yeşu (Hz. İsa) nun dinî ritüelleridir ve Havarilerce yazılan “İncil” adlı dört esas kitaptır, diğerleri imha edilmiştir.

Hz. İsa savaşa karşı bir insandır, bu nedenle İncillerde ganimet paylaşımı hakkında bir bilgi yoktur.

İlk Hristiyan cemaatlerinde ortaklaşa bir yaşam vardı. Nitekim İncil’in “Elçilerin İşleri” kitabında 2:44-45’te; “İmanlıların tümü bir arada bulunuyor, her şeyi ortaklaşa kullanıyorlardı. Mallarını mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı.” diye yazar.

Ancak Hz. İsa bir eylem insanı idi. Hz. Musa’nın dinini ıslah etmeye girişmiş bir yorumcu gibi değildi; din, dinsel kurumlara ve din adamlarına tamamen karşı idi. Kudüs’te tapınağı basıp elinde kamçı ile herkesi kovalaması, tapınağa satıcıların girmesine engel olması (Markos 11: 15-16), İsa’nın kiliselerdeki fresklerde gösterildiği gibi çelimsiz bir insan değil güçlü kuvvetli olduğu ve de yoldaşlarının silahlı olduğu bilinmektedir. (Matta 26:51) (Kaynak: https://www.kutsalkitap.org/)

Hz. İsa, “Baba (Tanrı) nın Oğlu” olduğunu belirtmeye başladıktan sonra giderek vurgusal bir söylemi Havarilerine benimsetir; o da “Tanrı’nın krallığını kurmak” tır. Bu söylemi Havarilerine bir görev olarak verir ve bu Pavlus ve Peter’in kuracağı “kilise” nin anayasası olur.

Tanrı’nın krallığının kurulması ödevi, kilisenin Tevrat kaynağındaki cihat ve ganimet emirlerine yeni bir anlayış getirerek “İsrail’in kavmi” olan din anlayışını “emperyal” bir yöne evirir ve yeni bir dünya düzeni, Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ve Vatikan’ın amir olması ile Haçlı Seferleri, kilisenin patronajında hem kendi içinde hem de dış fetihlerde acımasız tablolar yaratır.

Öldürme nedenleri Tanrı’nın krallığı adınadır.

Hristiyanlık yüksek organizasyon gücü, yoksul ve köle insanlar arasında fark gözetmemesi, suçları af etme kolaylığı, doğuştan ölüme kadar “rahip” kontrollü bir yaşamla hem büyük tahribatlar hem kıyımlar yapmıştır.

Ancak Hristiyanlık bin yıllık bir sükût ve medeniyet ölçeğinde çok düşük yaşam ortamından tekrar üzerine yerleştiği Yunan ve Roma kültürlerinden nemalanarak, sorgulayarak, Reform ve Rönesans oluşumları ile “hümanist ve laik” kuralların hâkim olacağı “seküler” bir yaşama yönelmiştir. Bu beceri ayrıca incelenmelidir.

Devam edecek…

Cenap Murtezaoğlu – İşletmeci

Dinlemek için tıklayın


One thought on “Cihat, ganimet ve din güzellemeleri hakkında (1)

  • 29 Nisan 2022 tarihinde, saat 19:12
    Permalink

    aydınlatıcı..devamı nı bekliyoruz..

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir