Birinci ağızdan Göbeklitepe
Göbeklitepe, son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz, Şanlıurfa’nın 15 kilometre kuzeydoğusunda, Örencik köyü yakınlarında, dünyanın en eski tapınağı olarak anılan bir yer. En eski katmanı MÖ.11.000-12.000’lere tarihlenen Göbeklitepe, insanlık adına bildiklerimizi yeniden sorgulamamıza yol açacak verilerle dolu.
2018 yılı Kasım ayının başında turistik gezi amacıyla gittiğim Urfa’da, vefat edene kadar Göbeklitepe kazı başkanlığını yürüten Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt’in eşi Arkeolog Çiğdem Köksal Schmidt ile söyleşme şansını yakalamıştım.
Eşinin vefatından sonra, “Klaus Schmidt Anı Evi” olarak düzenlediği evde ziyaretçilerini ağırlayan Çiğdem Köksal Schmidt, sorulan sorulara tüm samimiyetiyle yanıt vermişti.
Önce onunla yaptığımız bu söyleşiyi, sonra da bugüne ilişkin, beni üzüntüye sevk eden bir iki bilgiyi aktarmak istiyorum sizlere.
“Çiğdem Hanım bu evden söz eder misiniz biraz?
Ev yaklaşık 200 yaşında. 20. yüz yılın başında on yıl kadar hastane olarak kullanılmış. Klaus da bu evi 1994 yılında satın aldı. Göbeklitepe’ ye ilk ziyareti de 1994’te. Hem keşif hem uzun vadeli bir proje tasarlamasının yılı 1994. Evi de o zaman almıştı çünkü kazı ekibinin hem çalışabileceği hem konaklayabileceği hem de kazıda bulunan eserlerin depolanabileceği mekâna ihtiyacı vardı. Zaten yeni başlayan projelerde ödenek bulunması da zor! O yüzden özel imkânlarıyla burayı satın almıştı. 20 yıl boyunca kazı ekibini burada ağırladık. Göbeklitepe kazı evi olarak kullanıldı burası. 20-25 kişilik bütün ekip burada kalıyordu, burada çalışıyordu. Yani hem birlikte yaşayıp hem de birlikte çalışıyorduk. 2014’te Klaus aramızdan ayrıldıktan sonra kazı ekibinde de, kazı başkanlığında da değişiklikler oldu, yeni bir süreç başladı tabi. Ekip buradan taşındı. İki sene sonra ben ekipten ayrıldım. Bir süre gelemedim Urfa’ya. Ama geçen yıl tekrar geldim ve burayı “Klaus Schmidt Anı Evi” adı altında tekrar yaşayan bir yere dönüştürmeye karar verdim, yavaş yavaş başladım.
Ne tür faaliyetler yapıyorsunuz bu evde?
Evin içinde sergiler olacak, bir kısmı avluda hazır. Klaus’un küçüklüğünden itibaren gençlik yılları, Göbeklitepe yılları, evin kendi hikâyesini anlatan fotoğraflar… Bunun dışında benim resimlerim var. Figürlerin hepsi bire bir boyutta Göbeklitepe’ den, kabartma motiflerden… Sergi ve evin içeriği genişleyecek, planlarım var ama hepsini bir anda yapamadım. Gelecek seneden itibaren bodrum katlarında da, sergi alanı olarak kullanabileceğim şekilde bir düzenleme yapılacak. Konferanslar verebiliyorum. Hem ziyaretler için hem workshoplar (atölye), seminerler için açık bir yer. Tekrar böyle bir paylaşımın, bilgi dönüşümünüm olduğu, kültür sanat arkeoloji konuşulabilen bir mekân haline dönüştürmeye çalışıyorum burayı. Hepsini de Klaus’ un anısını yaşatabilmek için yapıyorum. Ayrıca biz yıllarca, eyvanda (bir tarafı dışarıya açık olan oda, teras) ekiple fotoğraf çektirip, 100 yıl önceki fotoğrafın devamını yapmaya çalışıyorduk. Şimdi de gelen ziyaretçilerle yapıyoruz bunu.
Göbeklitepe’ nin bulunuş hikâyesi anlatılırken; Şavak Yıldız adındaki bir köylünün, tarlasını kazarken tesadüfen bulduğu iki adet heykeli müzeye getirdiği, müze yetkilileri tarafından sahte olabileceği gerekçesiyle önemsenmeyip depoya kaldırıldığı anlatılır.
Evet doğru o. 1980 yılının ortasında yıllarca alanda bekçiliğimizi yapan Şavak amca (Şavak Yıldız) iki heykel parçası bulup müzeye getirmiş, onlar da sahte olabilir diye düşünmüşler. Depoya atılmış eserler.
Peki eşinizin, bu olayı tesadüfen öğrenip konunun üzerine gitmesiyle Göbeklitepe’ yi bulduğu yönündeki bilgi doğru mu?
“Göbeklitepe’ yi Klaus 1994’te keşfediyor, kazılar başlıyor. 1995’te kazılar başladıktan sonra Klaus’a o heykeller gösterildi. Yanlış bir anlatım dolaşıyor ortalıkta; Klaus onu müzede görüp de kazdı falan diye bu doğru değil. Mümkün de değil, çünkü eserler sergide değildi. Hâlâ da bir tanesi sergide değil. Bulunuş hikâyesine bir katkısı yok bu heykelin. Ama köyden getirildiği kısmı doğru. Şavak amca ne olduğunu bilmeyerek bir şekilde getirmiş o heykelleri, üzerine düşeni yapmış ama, o zamanlar sahte olabileceği düşünülerek kimse gidip incelememiş. Ama o zamanlarda Neolitik dönemle ilgili bilgilerimiz, böyle eserleri beklememizi gerektirmiyordu. O da var, onu da düşünmemiz gerekiyor. Fazla da yüklenmiyoruz onun için biz müzecilere.”
Tesadüfen bulunmadığına göre, Göbeklitepe’nin bulunuşunun ardında, uzun yıllara yayılan çalışmaların olduğunu anlıyoruz şu halde…
Beni en çok rahatsız eden, Klaus’un bir tesadüf eseri bulduğu gibi anlatımlar. Çünkü Göbeklitepe’den önce Nevali Çöri’ de bir kazı yeri var, orada çalışmıştı Klaus. Bütün kazıda bulunan bütün eserleri analiz eden odur doçentlik tezi için. Ve ilk defa T biçimli dikilitaş parçası, büyük boyutlu heykel parçası orada bulundu, bugün Göbeklitepe’ den bildiğimiz örnekler… Klaus’ un kafasında oluşan araştırma soruları vardı. Bu tek olamaz, bunun benzerleri küçüğü ya da büyüğü çevrede olmalı, büyük bir Neolitik ağın bir parçasıdır bu mutlaka diye düşünerek ön araştırmalar yapıp öyle geliyor Göbeklitepe’ye. Tesadüfler eseri bulunmuş bir yer değil yani.”
Bir şehir efsanesi daha var. Bana da pek inandırıcı gelmese de, denen o ki; Göbeklitepe’ nin açılmaması gerekiyordu, zira oradaki negatif enerji dolayısıyla tüm kötülükler dünyaya buradan yayılıyor falan.
Ben de hiç duymadım onu…
Siz buranın sırrını çözmüşsünüzdür muhakkak!
Çözsek saklar mıyız? Arkeoloji biliminde zaten amacımız bulduklarımızı paylaşmak, yayınlamak. Yayınlamadığımız, paylaşmadığımız sürece yaptığımız işin anlamı da yok. Arkeoloji bazen yanlış algılanan bir meslek. Indiana Jones gibi filmlerde gördüğümüz gibi değil kesinlikle.
Peki tapınma yeri miymiş burası?
Buluşma merkezi diyoruz biz. Ritüel amaçlı, birçok insanın bir araya geldiği, buluştuğu bir kutsal tepe gibi.
Kime taptıkları ne yaptıkları bilinmiyor ama…
Yok onları söyleyemiyoruz.
Tepe oluşu, sonradan kapatılmasından mı geliyor yoksa önceden de mi tepeymiş?
Önceden de topoğrafik olarak çok yüksek bir noktada. Etraftaki en yüksek nokta. Deniz seviyesinden 830 m. yükseklikte. Konum itibariyle özellikle seçilmiş bir alan. Her yere hâkim, görüş mesafelerine hâkim ve her yerden görülebilen bir nokta. Urfa’dan bile…
Niye gitmeden önce kapatmış olabilirler?
Göbeklitepe terk edilmeden önce, dönem insanlığı büyük bir değişiklik yaşıyor. Göbeklitepe’ yi yapan insanlar, avcı ve toplayıcı dediğimiz yaşam tarzını sürdüren insanlar. Yani etraflarında kaynaklar çok, herhangi bir açlık kıtlık çekmiyorlar. Avlanarak ve toplayarak yaşayabiliyorlar ve hatta büyük gruplar halinde lojistik destek de sağlayabiliyorlar kendi kendilerine. Ama bir dönem sonra bu yetmemeye başlıyor ve yerleşik hayata geçip, tarıma başlamaları gerekiyor insanların. Yani üretici bir hayata başlıyorlar, Neolitik’ in bir sonraki evresine… Bu değişiklik içerisinde sembol dünyaları, inandıkları düşündükleri her şey de değişiyor diye düşünüyoruz. Avcı toplayıcıdan yerleşik hayata geçmek de çok büyük bir değişim aslında. Bir günde ya da bir yılda olmuyor tabi. Sonraki dönemlerde yerleşik hayata geçen, yani çiftçi ve köylü olan insanların ritüel dünyaları da bambaşka. Avcı toplayıcılarda hayvanlar ve doğa çok daha ön plandayken, bunlar için insan, insanın verdiği emek ve uğraş daha önemli oluyor. Bu değişiklik içerisinde Göbeklitepe’ yi tamamen terk ettiklerini düşünüyoruz.
Niye açık bırakmıyorlar da kapatıyorlar? Ya da niye tahrip etmeden gidiyorlar?
Bu araştırma programının da en büyük sorusuydu. Teknik olarak nasıl kapatıldığını biliyoruz. Ama neden kapattılar bilemiyoruz. Tahribat da yok. Normalde böyle değişim yaşandığında eskisi tahrip edilir gidilir.
Tekrar geri dönebileceklerini mi düşündüler acaba ya da bir şeylerden korkmuş olabilirler mi?
Korku falan yok da, zaten orada yaşamıyorlar. Yani orayı buluşmaları için kullanıyorlar. Bir süre sonra gelenek değişti herhalde. Önemini kaybetti.
Nerelerden geliyorlarmış Göbeklitepe’ ye?
200 km kadar uzaklıktan insanlar gelip buluşuyorlar diye düşünüyoruz. Çünkü küçük eserlerde bağlantıyı kurabiliyoruz. Göbeklitepe’ de büyük boyutta gördüğümüz yılan figürü, akbaba figürü, kuzey Suriye’ de yapılan başka bir kazıda 150 km uzakta küçük boyutta çıkabiliyor. Yani o iletişimi takip edebiliyoruz.
Kâbe gibi âdeta…
Biz Kâbe kelimesini hiç kullanmadık, doğrudan bugünkü dinle ilgili kavramları kullanınca bazen yanlış anlaşılmalara yol açabiliyor o yüzden.
Yani Hac merkezi gibi diyelim, yılın belli sürelerinde gidilen bir yer gibi Göbeklitepe toplanma alanı…
Tabi, mevsimsel toplantılar doğru. Ayrıca bu dikili taşların yapımı, taş ocaklarındaki çalışmalar, onlar da onların ritüelinin bir parçası. Ritüel kavramı sadece inanca yönelik şeyleri kavramıyor. Tekrarlayan, birlikte yapılan, önem verilen her şey ritüel olabilir. Ve orada sadece hazır eserler yok. Onların yapıldığı taş ocakları, atölyeler, bütün faaliyet orada. Orası yaşam alanı değil, faaliyet alanı da orada. Bunları yaparken belli bir dönem orada kalan insanlar da var. Ama günlük hayata yönelik evler şurada, ritüel alanı şurada değil.
Bunu yapan insanların, illâ ki bir geçmişi olması lazım. Yani önceden bunları yapabilecek bilgi birikimleri olmalı…
Tabi, Göbeklitepe birden bire ortaya çıkmadı. Paleolitik dönem, bir önceki dönemdi…
Bunun kalıntıları var mı?
Var ama bu bölgede araştırma çok az o dönemle ilgili. Ama Batı Avrupa’da o döneme ilişkin çok araştırma var. Küçük eserleri biliyoruz, muhteşem sanat eserleri var.
Göbeklitepe’ nin şu an yüzde kaçını biliyoruz?
Yüzde yüzünü tanımlayamadığımız için yüzde hesabı yapmıyoruz. Arkeolojide son 6-7 yıldır kullanılan bir kavram bu da: Yüzde şu kadarı kazıldı falan… Bana çok yanlış geliyor bu.
Tabi biz olaya aşina olmadığımız için böyle bir soru soruyoruz ama çok doğru, hiç bu gözle bakmamıştım!
Haklısınız, size demiyorum, genel olarak diyorum zaten.
Bu coğrafyada bulunan en eski yer Göbeklitepe mi?
Tarih olarak bakarsanız, daha eski yerleşimler, Avrupa’da da var, burada da var. Ama Göbeklitepe’ nin özelliği, şimdiye kadar bulduğumuz, insan eliyle inşa edilmiş en eski anıtsal yapılar oluşu. Paleolitik dönemde de ev kalıntıları, başka ritüel köşelerinin kalıntıları var ama böylesine büyük konsantrasyon içinde büyük bir alanda yok.
En büyük ve en eski yani… Ne kadar büyüklükte bir alan kazılıyor?
Sit alanı 2 km.
Bir de buranın “ölüler evi” olduğuna dair bir şey duymuştum. Ölülerini kafalarını koparıp getiriyorlarmış. Tekrar diriliş amaçlı…
Yok. Dolgu toprağında küçük insan kemiği parçaları vardı doğru ancak ayrıntılara ulaşabileceğimiz bir şekilde kazı yapmadık. Bu, o insan hakkında fikir veriyor bize, mesela bir tanesinin güçlü kolları varmış. Beklenen bir şey bu, orada çalışanlardan biriydi. Ama daha fazlasını, kesik kafalar asıldı falan öyle şeyler yok. Kalanı efsane.
Ne mutlu sizlere… Özellikle de rahmetli eşinize…
Klaus çok emek verdi gerçekten arkeoloji bilimine. Hatırasını yaşatabilmek benim için çok önemli.
Bize evinizi açıp vakit ayırdığınız ve verdiğiniz bu değerli bilgiler için çok teşekkür ederiz.”
Evet, Arkeolog Çiğdem Köksal Schmidt ile yaptığım bu bilgi dolu samimi sohbeti sunduktan sonra gelelim bugüne.
Prof. Dr. Klaus Schmidt’in vefatından sonra ne hikmetse, Göbeklitepe’yi yakından tanıyan eşi Çiğdem Köksal Schmidt, Göbeklitepe kazısındaki görevinden uzaklaştırılmış!* Bugün kazılar hakkında ciddi eleştiriler ileri sürüyor ve başta eşi olmak üzere kendilerine haksızlık yapıldığını, emeklerinin yok sayıldığını haykırıyor sosyal medya hesabından.**
En büyük korkusunun “bilimin rotasından çıkmak” olduğunu belirtirken, kazıların hızlı yapılma baskısının bilimden ziyade turizme hizmet edeceğini belirtiyor Çiğdem Hanım. Vurguladığı diğer önemli bir konu da; “yeni keşif” diye duyurulan bazı buluntuların, eşi Klaus tarafından geçmişte yayınlandığı konusunda.***
Siz en iyisi Çiğdem Hanım’ın sosyal medya hesabına bir göz atın bence. Onun paylaşımlarını okuyunca, Göbeklitepe de mi siyasete kurban ediliyor diye sormadan edemiyor insan.
Anlayacağınız Göbeklitepe, her yönden adından daha çok söz ettirecek gibi duruyor.
Meltem Kaynaş Kazezyılmaz – Planlama Uzmanı
* https://t24.com.tr/haber/gobeklitepede-feto-tartismasi-2-yildir-neden-kazi-yapilmiyor,356078
**https://www.facebook.com/685029773/posts/10159289870419774/?d=n
*** https://www.facebook.com/685029773/posts/10159238485549774/?d=n