Bilmece Refet Paşa (1)
Atatürk, yer yer şu cümleyi kurar Nutuk’ta: “Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, ileriki senelere ve olaylara ilişkin birtakım karanlık noktaları aydınlatmaya yarayabilir diye yapılmıştır.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün el yazısıyla yazdığı ve 266 belge (vesika) içeren Nutuk hem bir hesap verme hem de bir hesap sorma kitabıdır diye, yeri geldiğinde yazılarımızda ifade etmeye çalışıyoruz.. Türk’ün Bağımsızlık Savaşı’nın birinci ağızdan aktarıldığı bu kitapta birçok ismin yer aldığını biliyoruz. Bu isimlerden bazılarının üzerinde ayrıntılı olarak durulmuştur. Bunlardan biri Refet Bey’dir.
Nutuk’ta Refet Bey’in adını ilk olarak “Ordumuzun Durumu” başlığı altında görmekteyiz. Mustafa Kemal Paşa 3. Ordu Müfettişi’dir ve karargâhı ile Samsun’a çıkmış bulunmaktadır. Doğrudan doğruya emri altında iki kolordu vardır. Biri, merkezi Sivas’ta bulunan 3. Kolordu’dur ve komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın beraberinde getirdiği Albay Refet Bey’dir.
Amasya, Haziran 1919 günleri. Mustafa Kemal Paşa şöyle der: “Üçüncü Kolordu komutanım olup Samsun Mutasarrıflığında bıraktığım Refet Bey’i, artık Sivas’a, kolordu merkezine göndermek istiyordum. Birkaç kez gelmesi için emir vermiştim. Bölgesinde gezide imiş. Emirlerime karşılık bile alamıyordum. Sonunda o da, rastlantı sonucu o gün gelmişti.” O gün dediği Amasya Genelgesi’nin yazıldığı gündür, 21/22 Haziran 1919. Burada Refet Bey ile bir imza “sıkıntısı” yaşanır.
Mustafa Kemal Paşa, Rauf ve Refet Beylerle birlikte odasındadır ve “müsveddenin yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını” ister. Rauf Bey önce, kendinde bir ilgi ve yetki görmediğini incelikle belirtse de Mustafa Kemal Paşa’nın, bunun “tarihsel anı” olduğunu söylemesi üzerine imzasını atar.
Refet Bey ise imzadan kaçınır ve “böyle bir kongre yapmanın amaç ve yararını anlayamadığını” söyler. Atatürk şöyle der Nutuk’ta: “İstanbul’dan beri, beraber getirdiğim bu arkadaşın -tuttuğumuz yola göre -anlaşılması pek kolay olan bir konuda, düşünce ve duyguları bana acı geldi.”
Diğer bir odada beklemekte olan Fuat Paşa da çağırılmış ve Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncesini anlayınca müsveddeyi hemen imzalamıştır. Mustafa Kemal Paşa, Refet Bey’in çekinmesinin nedenini anlayamadığını söyler. Fuat Paşa Refet Bey’le konuşur. Bunun üzerine: “Refet Bey müsveddeyi eline alarak kendine özgü bir işaret koydu… Öyle bir işaret ki, bunu, bu müsveddede bulmak biraz zordur. Buyurun! Merak eden inceleyebilir.” der Atatürk Nutuk’ta.
Mustafa Kemal Paşa, Amasya Genelgesi’nden kısa bir süre sonra Kavak’tan “K.O.3 Komutanı Refet imzalı” bir şifre telgraf alır. Telgrafa göre, Savaşişleri Dairesi Başkanı Albay Salâhattin Bey İstanbul’dan bir İngiliz gemisi ile kendi yerini almak üzere gelmiştir ve Bakanlık, aynı gemi ile kendisinin dönmesini de emretmektedir. Refet Bey ise Savaşişleri Bakanlığına istifasını vererek görevi Albay Salâhattin Bey’e bırakmış ve Sivas’a doğru yola çıkmıştır.
“Efendiler, açıkça söylemeliyim ki, bu tutum ve davranıştan pek memnun olmadım.” diyen Mustafa Kemal Paşa’nın bir olup bitti karşısında bırakıldığı açıktır. Endişelerini ifade ettikten sonra şöyle der: “İki noktada avunmaya çalışmakla yetinmek zorunda idim. Birincisi, Refet Bey’in telgrafındaki ‘Salâhattin Bey amaca uygun çalışacak’ cümlesi; diğeri de, Refet Bey’in hiç olmazsa İstanbul’a gitmemiş olması idi.”
Mustafa Kemal Paşa bu durum üzerine komutanların dikkatini çeker: İstanbul’a gitmek hususunda en küçük bir gafilce davranış pek pahalıya mâl olacaktır, bu nedenle program aynen uygulanmalıdır. Diğer yandan “Salâhattin Bey hakkında ilk kuşku ve duraksama ‘amaca uygun çalışacağını’ söyleyerek hemen komutayı veren Refet Bey tarafından gösterilir.”
Erzurum’da 15. Kolordu Komutanlığına, Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne diye başlayan, Refet imzalı telgrafta şu satırlar yer alır:
“Salâhattin Beyi tanırsınız. Birdenbire ürkmemesi gereklidir. Önce Kâzım Paşa kutlama vesilesi ile yumuşak sözler kullanarak kendisi ile yazışmaya girişmelidir. Hamit Bey’in görevden alınması hakkında daha bir şey yok. Gene de yerinde bırakılması için girişimlerde bulunuldu. İşten alınırsa buralarda kalacağını pek ummuyorum. Bununla beraber etkiliyorum. Benim dönmem için İngilizlerin, hükûmete baskı yapacakları kuşku götürmez. Ben duruma göre gereken yollara başvurarak buralarda kalacağım. İngilizlerden ve buradan geçen Amerikalı’dan anladığıma göre Kâzım Paşa’nın durumu da tehlikededir. Her zaman ölçülü davranılmasını ve durumun iyi idare edilmesini yeniden salık veririm.”
Bu telgraf üzerine Mustafa Kemal Paşa bazı sorular da sorarak yazılanları irdeler.
Refet Bey’in salık vermesiyle, Mustafa Kemal Paşa’nın Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa’ya yazması sonucunda Samsun mutasarrıfı olan Hamit Bey’in “yerinde alıkonulması için kimlerin katında ve nerede girişimde” bulunulmuştur? Hamit Bey işten alınırsa İstanbul’a mı gidecektir?
Refet Bey kendisinin dönmesi için İngilizlerin hükûmete baskı yapacaklarını kesin saymakta ve duruma göre gerekeni yaparak yerinde kalacağını söylemektedir. Halbuki yapılacak şey kendisine zaten bildirilmiştir. (7 Temmuz 1919 tarihli genelgenin 2. maddesi)*
“Kâzım Paşa’nın da durumu tehlikelidir, ne demektir? … Sıkı durmakta en çok direnmek gereken arkadaşların; her halde rahmet okumayacak kimselerin sözlerinden tehlikeler hayal etmeleri ve bunu bir inançla söylemeleri neyi gösterir?”
Refet Bey’in, “Her zaman ölçülü davranılmalı ve durumun iyi idare edilmesini yeniden salık veririm” “öğüt” ifadesi için de şöyle diyecektir Atatürk: “Buradaki, ölçülü davranmak kelimelerinden kastının ne olabileceğinin yorumlamasını anlayışlı kişilere bırakırım. Bana iyi idareyi salık veren bu kişi, bu öğüdü, benim verdiğim emir ve talimatı iyi uygulayıp görevi başından ayrılmadan evvel yapmış olsaydı, daha içtenlikte hareket etmiş olurdu, sanırım.”
Bu arada Hamit Bey, görevden alındığını güvenilir kaynaklardan öğrendiğini ve İstanbul’a gideceğini kısa bir telgrafla bildirir. Atatürk şöyle diyecektir: “Refet Bey’in komutayı bırakmış olmasına üzülürken aynı günde, önemli bir yerde kendisinden özverili bir davranış umduğumuz başka bir arkadaşın da, sanki normal şartlarda imişiz gibi, anlaşılmaz bir düşünüşte olduğunu öğreniyorum.”
Bunun üzerine yine de Hamit Bey’e telgraf çekilir ve Refet Bey’le “birleşerek beraberce içeriye doğru gelmeleri” rica edilir. Hamit Bey’den birkaç gün sonra gelecek olan telgraf için şöyle diyecektir Atatürk: “…Bütün görüşlerindeki yersizliği gösteren çirkin bir düşünceyi ortaya koymasaydı iyi ederdi.”
Telgrafa göre Hamit Bey, “milletin bir umut ışığı beklediği yerde, acaba bir şey var mı diye” şüphelenmektedir. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, “ne yapmak istediğini bilmeyen, biçim ve teoriyle uğraşan şaşkınlar” dır. “Lâfı kısa kesip, işi çabuklaştırmak için” de her yerden “Padişah’a telgraf çekilmeli, kırk sekiz saat içinde ulusun güvenine sahip bir hükümet kurulmalıdır. Geleneksel olarak boyun kırmaktan üzüntü duymayan ulus, biz yürüyelim, arkamızdan gelsin.” dir.
Atatürk şöyle der: “Efendiler, tarih, ‘gelenek olarak boyun eğmekten üzüntü duymayan millet, biz yürüyelim, arkamızdan gelsin,’ düşünce ve inancında bulunanların karşılaştıkları korkunç sonuçlar ve azaplarla doludur. Yöneticilerin, özellikle millet adamlarının, böyle yanlış ve geçersiz düşüncelere hiç kapılmamaları gerekir.”
Cumhuriyet’in ikinci yüz yılına girmeye adım adım yaklaştığımız şu zaman diliminde, Atatürk’ün bu uyarısını iktidarın, muhalefetin ve de Türk milletinin değerlendirmesi ve dikkate alması umut ve dileğimizle…
Devam edecek…
Canan Murtezaoğlu
Yararlanılan Kaynak:
SİTE, NUTUK; 2. Dosya, s-50-99
*2 – Müfettiş ve komutanlar, herhangi bir nedenle, komutanlıktan uzaklaştırılırlarsa, yerlerine geçecek kişiler işbirliği yapılabilecek nitelikte bulunursa komutayı bırakacaklar ama etkili oldukları bölgede kalarak ulusal görevlerini yapmayı sürdüreceklerdir. Böyle olmazsa bir ikinci İzmir olayına meydan verebilecek kimselerin atanması durumunda komuta hiçbir suretle bırakılmayacak ve bütün müfettiş ve komutanlar tarafından, güven ve inancın kalmadığı ileri sürülerek, yapılan işleme uyulmayacak ve emir geri çevrilecektir.